Hükümetin tasarrufların artırılmasına yönelik çalışmaları kapsamında, konut edindirmede alternatif model arayışına giren Türk bankacılık sektörü, Almanya’dan dünyaya yayılan ve özellikle alt gelir grubunu hedefleyen “Yapı Tasarrufları Sandığı’nı” mercek altına aldı.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, öneri üzerine yeniden Türkiye’nin gündemine giren Yapı Tasarrufları Sandığı modeli ile ilgili çalışmalar Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Çalışma Grubu bünyesinde devam ederken, ilgili bakanlıklar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da (BDDK) yasal çerçevesine ilişkin diğer çalışmaları yürütüyor.
İstanbul’da geçen hafta Fikir Sofrası Düşünce Platformu’nun bazı bakanların katılımıyla düzenlediği “Yeni Türkiye ve Ekonomide Güçlü Kalkınma Modeli Çalıştayı”nın basına kapalı bölümünde ele alınan modelin, hükümetin de gündeminde bulunduğu ve bu konuda adımlar atılmasını beklediği öğrenildi.
“Sistem mortgage alternatifi değil, destek ürünü”
“Yeni Türkiye ve Ekonomide Güçlü Kalkınma Modeli Çalıştayı”nda öneriyi dile getiren, Almanya’da özellikle mortgage alanında “en büyükler” arasında yer alan ve Türkiye’de de temsilciliği bulunan DZ Bank’ın Türkiye Baş Temsilcisi Pınar Ersoy, Almanya’da yaygın olan ve dünyanın farklı ülkelerinde uygulanan Yapı Tasarrufları Sandığı’nın işleyişine yönelik bilgi verdi.
Sandığın yasal bir çerçevesi bulunduğunu ve şirketin bu çerçevede kurulduğunu anlatan Ersoy, herkesin bu sisteme giriş yaparak para biriktirebildiğini söyledi.
Ersoy, sistemin mortgage alternatifi değil, destek ürünü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Yapı Tasarrufları Sandığı, dar gelirli vatandaşlara öz kaynak sağlama amacıyla kurgulanmış. Bu bir anlamda sosyal devlet politikası. Buradaki avantaj şu; siz bugün sisteme giriş yaparken diyorsunuz ki ‘Ben 3 yılda 30 bin lira para biriktiririm’. Sistem de size 3 yılın sonunda 30 bin lira daha kredi vermeyi garanti ediyor ve böylece 60 bin lira paranız oluyor. Sisteme giriş yapacağınız gün imzalayacağınız anlaşmada, sistem kapsamında sizin 3 yıl sonra kullanacağınız faiz oranı da belirtiliyor ve bu oran piyasanın altında oluyor. Bu süre içerisinde piyasa faiz oranı değişse de sistem size sunduğu faiz oranını hiçbir şekilde değiştirmiyor.”
Sistemin, parasını biriktiren vatandaşa piyasanın altında mevduat faizi sunduğunu, bu faiz oranın kredinin uygun maliyetli verilmesinden dolayı piyasanın altında tutulduğunu aktaran Ersoy, “Bu süre içerisinde piyasada kredi faiz oranları düşerse sizin tüketici olarak bunu değiştirme şansınız var. Ancak böyle bir durumda size verilen mevduat faizi de azalacaktır. İkisi birbiriyle orantılı gidiyor. Güzel yanı, faiz oranları artarsa sistemin bunları yukarı doğru değiştirme yetkisi yok. Sözleşmeyi imzaladığınız tarihte size belirtilen oran geçerli olmaya devam ediyor.” şeklinde konuştu.
“Yapı Tasarrufları Sandığı’nda devlet katkısı önemli”
Ersoy, Yapı Tasarrufları Sandığı sisteminde devlet katkısının önemli olduğuna işaret ederek, diğer ülke uygulamalarında genellikle yüzde 20’lik devlet katkısı bulunduğunu bildirdi.
Sistemin cazip kılınması için ilk birkaç yıl devlet katkısı sağlanması gerektiğini ifade eden Ersoy, “Bu destek, Almanya haricindeki ülkelerde parasal katkı olarak sağlanıyor. Almanya’da da ilk kurulduğu yıllarda bu şekilde olmuş. Ancak refah seviyesinin yükselmesi ile birlikte bu vergi avantajına dönüşmüş. Türkiye için Bireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES) olduğu gibi, parasal katkı daha avantajlı olacaktır.” diye konuştu.
Ersoy, bu yapının kesinlikle bir banka olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“BES’te olduğu gibi, ayrı bir yasaya tabi bağımsız bir şirket kurulmalıdır. Yapı sandıklarının hissedarı bir banka olabilir, ancak bilançosunun bankanın bilançosundan ayrı olması şarttır. Özellikle yasal çerçevenin belirlenmesi lazım ki ondan sonra şirketler kurulsun diye ısrar edilmesinin sebebi de bu. Çünkü dar gelirli vatandaşların parasının korunması lazım. Bunu normal bir bankacılık ürünü olarak kurguladığınızda bankaların zarar etme ihtimali de var. Bunun için de ‘yapı tasarrufu’ adı altında bir sandık kurulacak ve bu şirketler, bu özel yasa çerçevesinde faaliyet gösterebilecek. Bu çerçevede şu da öngörülüyor, kesinlikle bu paraları spekülatif şeylerde kullanmamanız gerek. ‘Sadece hazine bonosu alabilirsin’ gibi çok spesifik kurallar konuluyor. Yani asıl amaç zarar ettirmemek ve parayı korumak.”
“Vatandaşın zarar etme ihtimali yok”
Pınar Ersoy, “Almanya’da enflasyon düşük ama burada yüksek. Bu durum, sistemin Türkiye’deki başarı durumunu nasıl etkiler?” sorusu üzerine, sistemin Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Çin ve Kazakistan gibi ülkelerde de devreye girdiğini hatırlatarak, bu anlamda Türkiye ile Macaristan’ın birbirine benzediğini ifade etti.
Ersoy, şöyle devam etti:
“Orada da enflasyon yüksek. Buna karşın güvenilirlik endeksinde yapı tasarruf sandık şirketleri Macaristan Merkez Bankası’ndan daha güvenilir şirket seçildi ve talep inanılmaz arttı. Riskli ortamlarda da yapı tasarruf sandıkları korumacı bir sistem olduğu için vatandaşın zarar etme ihtimali yok. Yapı tasarrufları sandığı uygulamasında, diğer ülkelerde genellikle şube ağı yaygın yerli bankalarla ortaklık kurulmuş. Bankaların şube ağından yararlanılıyor, BES gibi şubeden satış olabiliyor. Böylelikle maliyetler düşük, masraflar kısılmış oluyor.”
“Türkiye’ye uygun bir model”
Bankacılık yetkilileri de AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, dünyada konut edinmede yaygın olarak Avrupa tipi ve mortgageye dayalı ABD modelinin kullanıldığını ifade ederek, ABD tipi modelde, konut sahibi olmak için yüzde 20-25 öz kaynak ve yüzde 75-80 banka kredisi kullanıldığını, bunların sermaye piyasalarında toparlanıp menkulleştirilerek satılabildiğini söyledi.
Yetkililer, bu durumun bankalara çok büyük kaldıraç imkanı verdiğini, inşaat ve birçok sektörü canlandırdığını, ancak aşırıya kaçınılması nedeniyle subprime mortgage krizinin çıktığını anlattı.
Yastık altındaki mevduatın bankalarda değerlendirilmesini hedefleyen Avrupa modeli ile ilgili olarak da yetkililer, “Bankada tuttuğu mevduata bir süre sonra belli bir katkı sağlanarak kişinin, evini belli teşviklerle almasına destek olunuyor. İçerideki birikimlerin, mevduatın bankalara akması, orada birikmesini temin eden bir sistem olması nedeniyle daha iyi, Türkiye’ye de uygun bir model.” bilgilerini verdi.
AA