Yabancılara satılan konutların niteliği değişiyor. Daha önce lüks konutlara, rezidanslara yönelen yabancılar, şimdi daha küçük ve daha ucuz konutlar satın almaya başladı.
Son günlerde farklı ortamlarda aynı soru ile karşılaşıyorum:
“Araplaşıyor muyuz?”
Böyle bir soruya “evet” ya da “hayır” gibi kesin yanıtlar vermek zor. Ancak Türkiye’deki Arap nüfusun kendi kültürü ile birlikte yayıldığını söylemek mümkün. Her ne kadar inanç birliği olsa da, yaşam biçimleri, dilleri ve tercihleriyle Türkiye’nin kültürel yapısını etkileyen, demografisini değiştiren 3 milyonun üzerinde Irak ve Suriyeli mülteci var.
Sadece geçen yıl dünyaya gelen mülteci çocuklarının sayısı 150 bin. Bu da Arap nüfusun hızla çoğalacağını gösteriyor. Zaten Türkiye Cumhuriyeti’nin Arap kökenli vatandaşları dışında, gelen mültecilerin nüfusa oranı yüzde 4 civarında. Yani Türkiye nüfusuna yüzde 4’lük bir Arap nüfus entegre edilmeye çalışılıyor.
Ayrıca;
Ortadoğu’daki istikrarsızlık ve parçalanma beklentileri bölgeden ayrılmayı teşvik ediyor. Kaçanların ilk durağı Türkiye. Sermayesi olanlar ev alıp yerleşerek küçük ve orta ölçekli ticari faaliyetlerde bulunuyor. Son yıllarda Ortadoğu ülkelerine konut satışı hızlandı. Geçen yıl satılan 20 bin konutun 10 bini Ortadoğu ülkelerinin vatandaşları tarafından alındı.
Yabancılara satılan konutların niteliği de değişiyor. Daha önce lüks konutlara, rezidanslara yönelen yabancılar, şimdi daha küçük ve daha ucuz konutlar satın almaya başladı. Burada Ortadoğu etkisini açıkça görmek mümkün. Elbette tatil için lüks konut alan zengin Araplar var. Özellikle Suudi Arabistan vatandaşlarının İstanbul, Adapazarı ve Bursa’da lüks konutlar satın aldığı, hatta kendileri için ormanlık bölgelerde özel siteler oluşturdukları dikkat çekiyor.
Sıcak iklimden kaçan zengin Araplar daha serin, havadar, ormanlık alanları tercih ederken, soğuk bölgelerden gelen Avrupalıların ve Rusların tercihi Antalya, Muğla, İzmir gibi güneşi bol iller.
Yabancı sermaye girişine ilişkin veriler incelendiğinde, yabancıların Türkiye’de son 6 yılda 18 milyar dolarlık gayrimenkul satın aldığı görülüyor. Bu Cumhuriyet tarihi boyunca görülmüş en yüksek rakam. Tabii Ortadoğu’dan Türkiye’ye göçün yanı sıra, “Mütekabiliyet yasası” ile yabancılara konut satışının kolaylaştırılması da önemli bir etken. Yabancıların Türkiye’deki gayrimenkul sayısı 150 bine yaklaşmış durumda.
Dönelim başlıktaki soruya:
Türkiye’de 2005-2007 yıllarında yapılan farklı araştırmalar Arap nüfusunu 550 bin ile 1 milyon 750 bin arasında gösteriyor. Yeni gelenler ve aradan geçen yıllardaki artışla birlikte bugün Türkiye’de 4 milyonun üzerinde Arap bulunduğunu söylemek abartı olmaz.
Beş yıl öncesine kadar nüfusun yüzde 1’i civarında seyreden Araplar şimdiden yüzde 5’i aşmış durumda. Ancak bu durum Türkiye’nin Araplaştığı anlamına gelmez. Arap kültürü yaygınlaşıp toplumda daha belirgin hale geldiği için dikkat çekiyor.
Peki Arap nüfusundaki artış devam eder mi? Bir süre sonra tersine göçler başlar ve Arapların sayısı azalır mı?
Ortadoğu’dan umudunu kesenler için Türkiye cazibesini korumaya devam edecek. Bakın Halep’ten kaçan on binlerce kişi Türk sınırına yığılmaya başladı. Ortadoğu ve özellikle komşularımız karıştıkça, Türkiye nüfusunun içerisindeki Arapların oranı daha da artacak. Zaten mültecilerin biyometrik kayıtları alındı, çalışma izinleri verildi. Uzun süre “misafir” olarak kalmaları söz konusu değil!
Zaman/ Mehmet Çetingüleç