Türkiye’nin mesken tercihi apartman mı?

apartman

Yeni Söz Gazetesi köşe yazarı olan Semih Akşener bugünkü yazısında gayrimenkul sektöründen bahsetti. Akşener, Türkiye’nin mesken tercihini şu veya bu sebeple apartmandan yana kullanmakta olduğunu söyledi.

Türkiye bir asra yakındır mesken tercihini şu veya bu sebeple apartmandan yana kullanmaktadır. Ancak bu tercih modelin doğruluğunu göstermediği gibi aksine modelde ısrar edenlerin başka bir alternatifi bulunmadığını gösteriyor…

Öncelikle belirtmek isterim ki ihtisas sahiplerinin kendi branşlarında muhalefet ve tenkitleri sabır ve anlayışla karşılanmalı, makûl teklifleri değerlendirilmelidir.

Tenkit/muhalefet kültürü zannedildiği gibi sadece demokrasilere has değildir. Geçmişte yanlışı ikaz noktasında Müslümanların daha cesur davrandığını biliyoruz, sahabeden Hz. Ebu Zer’in hayatı bu hususta örnektir.

Tenkitler mücerrete/zihniyete yönelmeli, müşahhasa/kişilere değil, aksi takdirde arzulanan netice hâsıl olmaz. Ben de bu kaideye dikkat etmeye çalışıyorum. Kişiler tenkit edilen hususlarda zaman içinde hatalarını anlayıp düzeltseler bile zihniyetler düzelmediği müddetçe kendilerinden sonra gelenler de aynı hatalara düşeceklerdir.

Ülkemizde son iki asırda büyük çalkantılar yaşanmış, inkılâplar, devrimler, ihtilâller birbirini peşi sıra kovalamıştır. İmparatorluk dönemlerinde devlet tarafından adı konulmadan ve yavaşça, Cumhuriyet döneminde ise açıkça telâffuz edilerek ve devrimler hızıyla sürdürülen Batılılaşma / Modernleşme çabalarıyla milletimizin aslî değerleri değiştirilmeye çalışılmış ve ne yazık ki bunda büyük ölçüde muvaffak olunmuştur. Yeni kadrolar Türkiye’nin rotasını İslâm’dan çevirip Modernizm’e doğru kırmışlardır. Hedef artık Modernleşme olarak tayin edilince her sahada taklitçilik ve Batı’ya öykünme de bu dönemlerin temel karakteristiği olmuştur.

Bu hengâmeden her saha zarar gördüğü gibi en çok da mimâri zarar görmüş, evlerimiz tahrip edilmiş, eşyalarımız değiştirilmiş, geleneksel şehir dokuları yıkılıp yok edilmiştir.

Mesken ve şehircilik geleneğimize en büyük ilk darbeyi vuranlar Tanzimat’ı ilân eden yönetici kadrolar olmuştur. Tanzimatçılar yapı geleneğini asırlar boyu devam ettiren (mimar ve kalfaları yetiştiren) yapı loncalarını âni bir kararla kapatmışlardır. Elbette Tanzimat idarecileri bu loncalar kapatılmadıkça İslâmî yapı geleneğinin devam edeceğinin farkındaydılar. Bu dönemde şehircilik tercihleri açısından getirilen en önemli değişiklik geleneksel İslâmî hayat ile uyuşmayacağının bilinmesine rağmen Batı tarzı apartmanların bu ülkede uygulanmaya başlatılması olmuştur.

Ülkemizde apartmanlar ilk defa gayr-ı müslimler eliyle Beyoğlu(Pera)’nda inşa edilmiştir. Müslümanlar her şeye rağmen uzun süre apartmanlardan uzak durmuş, müstâkil evlerinde oturmaya devam etmişlerdir. Ne zaman imar plânları kat irtifalarını yükselterek apartmanları cazip hâle getirmiş, sonunda onlar da bu cereyana dâhil olmuşlardır.

Batılı’lar apartmanlaşmanın modernleşmeyi veya modern yaşam tarzını hızlandıracağı düşüncesi ile yapı loncalarının kapatılmasını ve apartman yapımına geçilmesini şart koşmuşlardır. Prof. İlber Ortaylı Hoca’nın katıldığı bir televizyon programında 1839 Tanzimat Fermanı’nın mahfuz önerileri arasında apartman yapımının teşvik edilmesi hususunun yer aldığını ifade edilmiştir.

Önümüzdeki 8-9 yazıda apartmanların bir toplum-mühendisliği projesi olması, kâr düşüncesiyle inşa edilmesi, insana lâyık olmaması, insanı hiçe sayması, temel insan haklarını ihlâl etmesi, örf ve ahlâk anlayışımıza uymaması, yabancılaşma, tahakkümcü karakteri, çevreye ve sağlığa verdiği zararlar v.b. konularda itirazlarımı dile getireceğim.
Semih AKŞENER/Yeni Söz Gazetesi