Coldwell Banker Başkent ofisi genel Müdür Evren Barutçu, Uluslar arası derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından yayımlanan raporda Türkiye’de konutta 5 yılda yüzde 93’e ulaşan fiyat artışlarının “sürdürülebilir olmadığı” yorumu için; “Dışarıdan bakıldığında doğru gibi gözükmekle beraber, olaya Türkiye’nin kendi iç dinamikleri doğrultusunda bakıldığında bir aşırılık gözükmemekte” dedi.
Türkiye’deki konut sektörünü bir kaç veriye dayanarak yorumlamanın yanlış sonuçlar doğuracağını belirten Barutçu “ Türkiye’de konut sektörü diğer gelişmiş veya gelişmekte olan ekonomilere göre talep anlamında farklılıklar göstermekte. Diğer çoğu ülkede kişi sadece kendi ihtiyacını karşılamak için konut alırken ülkemizde geleneksel bir talep bulunmakta. Konutu olan kişi, yatırım amaçlı kiraya vermek için ikinci üçüncü konutu almakta hatta bununla yetinmeyip birer tane de çocuklara alalım derdinde. Hatta bu alım bazı ailelerde çocuklarla kısıtlı kalmayıp torunlar bile düşünülmekte. Dolayısı ile bizi diğer ülkelerden ayıran en büyük özelliklerin başında geleneksel talep ve konuta bakış açısı geliyor. Konut ülkemizde halen en önemli ve risksiz yatırım araçlarından bir tanesi durumunda. Kredili satışların toplam satışlardaki payının %30 – 35 seviyelerinde olması da Türk toplumunun konutu önemli bir yatırım aracı olarak görmesinin bir ispatı. Bir diğer faktör ise yapısal talep. Türkiye’de bulunan konutların yaklaşık %65’inin ruhsatsız – iskansız ve afet riski altında olması ve yine bu konutların asansör, otopark güvenlik gibi günümüzün ihtiyaçlarının çoğunu barındırmaması, ciddi anlamda yeni ve modern konutlara talep yaratmakta. Üçüncü faktör ise demografik talep. Türkiye’nin sahip olduğu genç ve büyük nüfus önümüzdeki yıllarda konut talebini canlı tutacak önemli etkenlerden bir tanesi. Kırsal nüfusun giderek kentsel nüfusa dönüşmesi de konut talebini etkileyen unsurlardan bir tanesi” dedi.
Diğer yatırım enstrümanları ile kıyas yapıldığında sonuçların şaşırtıcı olmadığını da belirten Barutçu “Son 5 yıllık artış %93 oranında gözükmekle beraber bu artış enflasyondan arındırıldığından reel olarak yaklaşık %30 seviyelerinde, döviz fiyatları ile kıyaslandığında ise neredeyse bir artış söz konusu değil. Burada İstanbul biraz pozitif ayrışmış durumda bunun altında yatan en önemli sebep ise İstanbul’un Türkiye’nin dışına taşmış olan ünü ve artık bir dünya başkenti olması. İstanbul’da yukarıda saymış olduğumuz geleneksel, yapısal ve demografik talebe ilaveten bir de uluslar arası talep söz konusu. Sonuç olarak ülke çapında bakıldığında öyle korkunç bir artış veya balon söylentilerine sebep olacak bir gelişme söz konusu değil” dedi.