Dün Trabzon’a gelerek Ayasofya’da incelemelerde bulunup namaz kılan Vakıflar Genel Müdürü hemşehrimiz Dr. Adnan Ertem “Biz Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi ile ilgili Cumhurbaşkanımız Erdoğan’dan aldığımız talimat doğrultusunda vakfedenlerin iradelerine uygun olarak burayı camiye dönüştürdük. Trabzon Ayasofya’ya sahip çıkmalı” dedi
Vakıflar Genel Müdürü hemşehrimiz Adnan Ertem, Ayasofya’da Genel Yayın Yönetmenimiz Osman Diyadin ile bir süre sohbet etti
DÜNYEVİ VE TİCARİ ENDİŞELERİMİZLE UHREVİ DÜNYAYI DİZAYN ETMEMELİYİZ
Trabzon Ayasofya Müzesi üç yıl önce camiye dönüştürüldü. Yani hangi açıdan bakarsanız bakın, burası bir ibadethane ise ibadethane olarak görev yapmalı. Müze asla akla gelmemelidir. Bunun çabasını ve uğraşını veren insanların bu gözle bakmaları gerekir. Bir diğer husus da bu süreçte şu iddia ediliyordu. Müze fonksiyonundan çıkarılırsa turizm gelirleri açısından Trabzon zarar görür. Biz tam tersi ‘yerli ve yabancı turistlerin ziyaretlerini engelleyici hiçbir şey olmayacak. Burayı gelip ziyaret edebilirler’ dedik. İşte tablo ortada. Herkes gelip ziyaret ediyor. Dünyevi ve ticari endişelerimizle uhrevi dünyayı dizayn etmeyelim. Burası ibadethaneyse uhrevi bir yönü vardır. Bunun dışında ticari endişelerimiz uhrevi duygularımız üzerine galip gelmez. Ne yazık ki bu üç yıl içinde bu dediğimiz her iki hususta da ilerleme olmadı.
VAKFEDENLERİN İRADELERİNİ KORUMAKLA GÖREVLİYİZ
Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak temel görevimiz vakfedenlerin iradelerini yerine getirmek. Tıpkı bir vasiyet gibi. Nasıl ki vasiyetler bir hakkı eksiksiz yerine getiriyorsa, vakfedenlerin iradeleri de aynen korunmalı ve yerine getirilmelidir. Zaten Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mevzuatı da bu vakfedenlerin iradelerinin yerine getirilmesine imkan sağlayacak mahiyettedir. Sadece bizi değil, bütün kurum ve kuruluşları vakfedenlerin iradeleri bağlar. Hele bir de kanun haline gelmişse herkesi bağlar.
ANITLAR YÜKSEK KURULU PROJEMİZİ 3 YILDIR BEKLETİYOR
Biz Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi ile ilgili aldığımız talimat doğrultusunda vakfedenlerin iradelerine uygun olarak burayı camiye dönüştürdük. Büyükşehir Belediyemize de bu doğrultuda teşekkür ediyorum. İmar planında değişiklik yaptı ve parseli dini tesis alanına aldı. Yetmedi müftülüğümüz kadro ataması yaptı. Biz de hemen restorasyon süresine kadar geçici olarak ibadet yapılsın diye içeride bir tadilat yaptık. Kısa sürede ne yapılması gerekiyorsa yaptık. Ama ne yazık ki üç yıldır Anıtlar Yüksek Kurulu’na sunduğumuz projeler henüz geçmedi. Bir Anıtlar Yüksek Kurulu üyesi olarak söylüyorum, nedense anlayamadığım bir sebeple 3 seneye varan bu bekletme veya zamana yayma düşüncesini doğru bulmuyorum. Bir an önce burası ile ilgili karar verilmeli. Bizim restorasyonumuzun önü açılmalı. Artık bundan başka yol yok.
BÜROKRATLAR FONKSİYON DEĞİŞİKLİĞİ YAPAMAZ
Bir diğer husus, ne yazık ki Trabzonlu hemşehrilerime bunu söyleyeceğim. Bu üç yılı aşan sürede cami ile ilgili olarak kamuoyunda bir destek göremedik. Şöyle bir söylenti yayılıyor. ‘Burada bir irade yok, siyaset ve hükümet iradesi yok. Giden bölge müdürümüzün işgüzarlığından kaynaklanmış, onun kendi iradesi ile ortaya koyduğu bir irade’ olarak söyleniyor. Bu bilinçli olarak yapılıyor. Çünkü böyle yapılarak itibarsızlaştırma ve önemsizleştirme algısı oluşturuluyor. Trabzon halkı bu nedenle sahiplenme noktasında tereddüt ediyor. Bunu gazetelerdeki köşelerinden söyleyen insanlar, daha devlet mekanizmaları, devlet sistemi nasıl işliyor bilmiyor. Bu tür yapılarda fonksiyon değişikliği öyle bürokratların alacağı kararlarla olmaz. Siyasi iradenin kararı ile olur. 3 yılı aşkın süre içinde şimdiki Cumhurbaşkanı’mız zamanın Başbakanı Sayın Erdoğan’ın talimatıyla bir fonksiyon değişikliğine gittik. Bırakın bölge müdürünü, genel müdür dahi fonksiyon değişikliğine karar veremez. Bunun için herkes ayağını denk alsın. Ve tekrar tekrar söylüyorum gazete köşelerinden devlet mekanizmasının nasıl çalıştığı ile ilgili bu cahilliklerini her gün tekrar ediyorlar. Her gün hala diyorlar ki bölge müdürünün kendi verdiği bir karar. Ve köşelerinden buranın müze olduğunu hatta hatta klise olduğunu yazıyorlar. Burası bir camidir. Cami olark vakfedilmiştir.
MİMARLAR, CAMİ OLMASIN DÜŞÜNCESİNE HİZMET EDİYOR
Geçtiğimiz günlerde buraya Mimarlar Odası’ndan mimar olduğunu söyleyen kişiler geldi ve inceleme yaptı. Gazeteden takip ettiğime göre ‘mozaikler ve freskler zarar gördü’ dediler. Bir milim dahi zarar söz konusu değil. Burası 500 yıl önce cami oldu. 50 yıl kapalı kaldı. 450 yıldır cami olarak hizmet görüyor. Şimdi o arkadaşlara soruyorum. Minberi vardı, minberi niye sormuyorsunuz? 450 yıllık bir caminin minberi mihrabına ne oldu diye sormuyorsunuz. Çünkü bunlar art niyetli insanlar. Tek bir şeye hizmet ediyorlar. Bura cami olmasın da ne olursa olsun düşüncesine hizmet ediyorlar. Art niyetli olmasalar minberini de mihrabını da kubbesini de sorarlardı. Onlar freskleri nasıl ortaya çıkarırız, mozaikleri nasıl koruyabiliriz düşüncesinde. Bu doğru bir bakış açısı değil. Tarihi bir yapıysa tarafsız mimarlarsa diğer dediklerimi de sormak zorundalar. Bu nedenle bu bakış açısını oluşturmak istiyorsak, kurum kişi herkes birinci olarak vakfedenlerin iradesi doğrultusunda hareket etmek zorundadır. O doğrultada hareket etsinler.
HERKES AYAĞINI DENK ALSIN
Restorasyon projelerimizi hazırladık. Anıtlar Yüksek Kurulu’na verdik. Fresklerin bulunduğu bölümü kapatmak gibi bir düşüncemiz yok. Gelsinler ziyaret etsinler. Ama cami olarak hizmet verecek ana mekanı bir an önce elden geçirmemiz gerekiyor. İçeriden de dışaran da yapının restorasyona ihtiyacı var. Bir an önce onları yapmak zorundayız. Aksi takdirde zamana yayılırsa yapının da zamanla yağmurdan ve sıcaktan daha fazla tahrip olma gibi bir sonuçla karşılaşacağı aşikar. Onun için herkes ayağını denk alsın. Buranın cami olmasına yönelik hazırlanan projenin Trabzon halkı ve kurum kuruluşlar tarafından desteklenmesi gerekiyor.
BİRÇOK ALANDA ARTAN İVMEYLE ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDİYOR
Genel çalışmalarınız nelerdir?
Çalışmalarımız rutin. Daha yoğunluklu olarak elimizdeki mevcut tarihi yapıların restorasyonlarını yapıyoruz. Bu yıl da inşallah devam ettireceğiz. Yılda Türkiye genelinde 250 şantiyemiz oluyor. Ayrıca yıldan yıla artan şekilde yurt dışı restorasyonlarımız da sürüyor. Bosna, Makedonya Kosova, Kıbrıs’ta giderek artan restorasyonlarımız var. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak her ülkede proje yapmamız mümkün değil. Sadece geçmişte Osmanlı toprakları olan yerlerde çalışma yapabiliyoruz. Kosova’da 30 civarında eser restorasyonu devam ediyor. Bulgaristan ve Yunanistan’da ilerleme kaydedemiyoruz. Yapabilmemiz için buna ülkelerin de sıcak bakması lazım. Bulgaristan’la engelleri aşmak üzereyiz. Oralarda da bir ilerleme olursa restorasyon çalışmalarına başlayacağız.
Karadeniz’de Son Nokta