Hürriyet Sosyal sayfasında bugün Topkapı Sarayı güçlendirilmeli başlığıyla İlber Ortaylı röportajı yer alıyor. İlber Ortaylı, Topkapı Sarayı Müzesi’nin eski başkanı. Sarayın her köşesini avucunun içi gibi biliyor. Pazartesi günü Gülhane Parkı’nın saraya bitişik duvarı yıkılıp iki kişinin yaşamını yitirmesine neden olunca, kaza alanını beraberce ziyaret ettik. Sonra da Topkapı Sarayı’nın neden alarm verdiğini ondan dinledik.
Yıkılan bölüm Gülhane Parkı’nın içinde, Topkapı Sarayı’na da çok yakın. Tam olarak
nereden bahsediyoruz?
Gülhane Parkı, klasik devirde Topkapı Sarayı’nın has bahçesiydi. Bu, denizle Sirkeci
arasındaki sahadır ve Sur-u Hümayûn yani Emperyal Duvar denen bir koruma,
çevirme arkasındadır. Bahçeye Sarayburnu tarafından girerseniz, demiryolu üzerinden
aşarak tepede solunuzda bir kır kahvesinin bulunduğunu göreceksiniz. Bu kır kahvesi
çok tanınır çünkü serbesttir. Buraya gelip otururlar, manzara seyrederler. Hemen
üzerinde Topkapı’nın Mecidiye Köşkü vardır ve gene yanıbaşında da Topkapı sahası
içindeki Konyalı Lokantası vardır.
Pazartesi günü çöken duvar, tam da burada, o kır kahvesinin altında. Siz bu duvarı iyi
biliyorsunuz.
Duvarın bir tarafı, yani Saray duvarlarına yakın kısmı 25 metre yüksekliktedir.
Allah’tan o yüksek bölümde bir çöküntü olmadı, daha fazla zarar verebilirdi. Ama
maalesef bu çöküntü sonrasında manzarayı seyretmek için orada olan 2 gencimizi
kaybettik; 6 kişi de yaralandı, umarım hızla iyileşirler… Olayın en tatsız tarafı bu.
Tetkik ettiğiniz zaman duvarın bir istinat duvarı olduğunu yani arkadaki toprağı
tutmak için yapıldığını görüyorsunuz; bahsettiğim 25 metrelik kısmı da diğer alçak
kısım da moloz denilen yığma taşla yapılmıştır. Mesele evvela buradan çıkar.
BELEDİYE TASARRUFUNDA
Neden?
Kesme taşla yapılan ve birbirine raptedilen bir duvar değil bu; kalınlığı da hiçbir
yerde 1-1.5 metreyi geçmez. Hakikaten yetersiz bir istinattır. Bunun arkası da
yumuşak moloz toprakla dolu. Görünüşe göre, bir de burada ağaç yetiştirilmiştir; o
ağaçlar çok kenarda olduğu için kökleri duvarları parçalamış. Yıkılan kısımda o çam
ağaçlarını da gördük. Burada bir bakımsızlık söz konusudur.
Kimin bakması gerekiyor?
Belediyenin tasarrufunda Gülhane. Ama bu daha kapsamlı bir mesele. Duvarın
devamının da Topkapı arazisinde bulunduğunu biliyorsunuz. Önce Konyalı Restoran’a
sonra ta uca doğru gidiyor duvar. Sarayın altında Hazine’nin ve Elbise Koğuşu’nun
bulunduğu bölüm ve oradan eski Gülhane Hastanesi’nin bulunduğu sahaya kadar
uzanıyor. Orada yakın geçmişe, Ertuğrul Bey’in bakanlığına kadar askeri tesisler vardı.
Yani 19’uncu asırda inşa edilen depolar. Onlar boşaltıldı şimdi; boşaltıldıktan sonra, o
duvarlar tamire başlandı.
PADİŞAH DÖNEMİNE AİT DEĞİL
Siz o bölümde de mi bir problem görüyorsunuz?
Elbette problem var. Saray’ın Hazine Dairesi, Elbise-i Hümayûn denilen bölümün altı,
statik bakımdan bir problem arz ediyor. Kandilli Rasathanesi eski müdürü Prof. Dr.
Mustafa Erdik, İTÜ’den Celal Şengör gibi uzmanlar hep söyledi. 1999 Depremi’nden
beri bu hocalar gidip Topkapı’yı gönüllü olarak incelediler ve çok yakın ilgi
gösterdiler; hatta deprem günü benim liseden de arkadaşım olan Mustafa (Erdik)
oradaydı; eski müdür Filiz Hanım (Çağman), Topkapı adına müthiş bir deprem
korkusu içindeydi o zaman. Haklıydı da. Şimdi sadece güneybatı tarafından tamirat
başlamış. Bu duvarın çöküşü; bu bahsettiğim kısmın ne büyük risk altında olduğunu,
çanların o bölüm için çaldığını gösteriyor.
Derhal güçlendirme başlamalı mı diyorsunuz yani?
Milyonlarca dolara da mal olsa yapılmalı bu. Sarayın alt kısmının kesinlikle kapatılıp
çembere alınmasının ve derhal tamirinin düşünülmesi gerekiyor. Bu park bölümü de
ayrıca düşünülmeli. Malzemeden görüyorsunuz; burada padişahların oturduğu
döneme ait değil. O dönemden önce böyle çürük duvar yapılmaz.
Bu duvarlar ne zaman yapıldı?
Büyük ihtimalle 1860’tan sonrasına, yani padişahların sarayı tamamen terk ettiği,
burada ancak birkaç tane Enderun ağasının, memurun kaldığı döneme ait. O
zamanlar Gülhane, park da değildi, biliyorsunuz. Park ilk defa 20’nci yüzyıl başında
Topuzlu Cemil Paşa tarafından düzenlenmiştir. Gülhane, kapalı bir eski saray
bahçesiydi. Besbelli ki bu istinat duvarı da buraya o zaman yapılmış. İçinde horasan
kullanılan taşlar var, çimento kullanılan var ama bu, yığma toprağın kullanıldığı,
yerine göre 1-1.5 metre kalınlığında kâgir yığma bir yapı. Dayanması mümkün değil.
Ayrıca duvarın ötesinde Sarayburnu trafiği oluyor. Az belki ama oluyor. Tabii orada bir
sarsıntı yapıyor bu. Hem iyi kötü, insanlar orada geziyor, oturuyorlar.
KARAYOLU BİLE İPTAL EDİLMELİ
Ne yapılması gerekiyor peki? Orada yol var, demiryolu ağı var, ciddi trafik var…
Kaldırılmalı hepsi. Saray için tehlike arz ediyorlar. Tarihi Sirkeci İstasyonu’nun önemli
binaları haricindekiler derhal oradan kaldırılmalıdır. Sahildeki Yalı Camii ve
Sepetçiler Kasrı gibi eserler bırakılmalı elbette. Ama buradaki karayolunun da iptal
edilmesi lazım. Adnan Menderes zamanında açılan, surun çevresini dolaşan
karayolunun hiçbir gereği yok. Tehlikelidir. Dahası demiryolunun geçtiği mıntıka
binalar için bir tehlike arz ediyor. Dahası bu demiryolunun altında Aya Yorgi Kilisesi
gibi eski eserler var… Onlar da ortaya çıkarılmalı…
Çok da karışık bir bölge, her şey iç içe. Nasıl içinden çıkılacak?
Parka bakan Fil Duvarı da böyle çökmüştü daha önce. Belediye orayı süratle onardı.
Buralarının tekrar ele alınması gerekir. Sarayın Marmaray’a bakan arka kesiminin
kesinlikle park olarak düzenlenmesi gerekir. Böyle düzenlendiğinde demiryolunun da
kesinlikle kaldırılması gerekiyor ve oradaki bazı binaların, tarihi ve estetik bir önemi
yoksa bir şekilde seddi yani yıkılması gerekir. Ve bilhassa bizim Müze’nin (Topkapı
Sarayı Müzesi) temellerinin, yani Marmaray’a bakan istinat duvarlarının en kısa
zamanda ve en iyi şekilde restorasyonun tamamlanması gerekiyor. 1.5 yıl önce
başlandı, hızlanması temenni edilir.
TÜRK MÜHENDİSLER KÜLTÜR İMTİHANINDAN SINIFTA KALDI
Marmaray’ın Topkapı Sarayı’na bu kadar yakın olmasında sizce bir sakınca var mı?
Şüphesiz ki var. Marmaray’ın sarayın etrafında yüzeye çıkması büyük yanlıştır. Aynı
şekilde Haliç üzerinde o çirkin köprü ve döşenen metro hattı bence Türk mühendisler
için bir kültür imtihanıydı ve sınıfta kaldılar. Bizimkiler statik, betonarme vs. bilirler
ama maalesef yaşadıkları çevrenin tarihi dokusunu anlamıyorlar, bilmiyorlar.
Süleymaniye’nin altından metro geçmez ve oraya istasyon konmaz. O kadar yoğun
trafik yok orada. Hem Mimar Sinan’ın o camiyi kurduğu tepe öyle çok kayalık da
değil; inşaat bu yüzden uzun sürdü. Metro geçirmek çok lüzumsuz bir iştir. Utanıp
sıkılınacak bir iştir.
RANDEVUSUZ TOPKAPI’YA GİRİLMESİN
Siz öteden beri Topkapı Sarayı’nı ziyaret için yeni düzenlemelerin gerektiğini de
savunuyorsunuz. Ne yapmalı?
Randevu sistemine geçilmeli. Halkımız için Müzekart var. Ucuz da. Bütün müzelere
istediğiniz kadar giriyorsunuz (Belediyeye ait olan müzelerle özeller hariç ama
onların da sayısı az). Yani kimse şikâyet etmesin fiyattan. Yabancılar için olan ücret de çok ucuz. Dünyada 40 liraya müzeye girilmez, 10 küsur Euro, gülünç. Arttırılması
lazım.
Aynı anda ziyaret edenlerin sayısı da çok…
Çok kalabalık var. Bu müzeye girilemiyor. Böyle bir müzeye ne bakılır, ne gezilir.
Kesinlikle İtalya’da uygulanan randevu sisteminin uygulanması gerekiyor. Mecburuz
buna.
RİCA EDERİM, İLİM TARİHİ İÇİN BAŞKA YER BULUN
Siz Topkapı Sarayı’nın içindeki, 19’uncu yüzyıldan itibaren inşa edilen bazı binaların
da, sarayın dokusunu bozduğunu düşünüyorsunuz. Hangi binalar bunlar?
Çok örnek var. Mesela çok seviyoruz, Türk medeniyetinin modernleşmesinin bir
parçası olarak görüyoruz ama işte Müze-i Hûmayun (Bugünkü Arkeoloji Müzesi)… O
kadarla kalsaydı yine iyi, ne de olsa onun tarihi ve kültürel bir anlamı var ama aynı
müze için, tutmuşlar tam sarayın kapısına Babüsselam’a yakın bir gudubet müze
binası daha ilave etmişler. Bu ikincisi tahammülfersa bir bina. Kesinlikle yıkılması
lazım. Hiçbir şeye uymuyor.
Arkeologları kızdıracaksınız şimdi!
Mesele o değil; arkeolojiyi çok önemseyip sarayı ihmal ediyorlar. Bıraksanız müzenin
bütün döküntülerini de saraya koyarlar. Ayrıca aşağıda demiryolu sahasında ve
Gülhane’de de başka yapılar var böyle çirkin, dokuyu bozan. Görev zamanımda birini
yıktırmaya muvaffak oldum ama sadece yarısı yıkıldı; çirkin bir bina; sura bitişik.
Hepsinin bir işlevi var ama. Bazıları müze mesela, ne yapmalı?
Evet mesela bunlardan bir tanesi İlim Tarihi Müzesi olarak kullanılıyor; çok rica
ederim ilim tarihi için başka bir yer bulun. Gülhane Parkı’nın da Saray’la birlikte ele
alınması gerekiyor. Dolayısıyla 19’uncu asır ilavelerinin kesinlikle değiştirilmesi,
temizlenmesi, restorasyonu gerekiyor.
ORGANİZATÖRLERİN YERİNDE OLSAM AYA İRİNİ’YE GİRMEM
Yani siz esasen bunlara çirkin olduklarından veya dokularının birbirini tutmadığından
itiraz ediyorsunuz…
Evet, stiller birbirini hiç tutmuyor. Mesela Darphane’de de böyle ilaveler var. Hem
çirkinler, hem de fonksiyonları yanlış, sarayı negatif etkiliyor. Tabii Aya İrini’yi de
ayrıca düşünmeli.
Neden?
Aya İrini tek ikonoklast kilisedir. Fresk yoktur. Bizans devrinden beri hiç cami
olmamıştır; müzedir. Önce depo olarak kullanıldı; yeniçeri sancakları orada saklanırdı
sonra silah müzesi yapıldı. Şimdi konserler için kullanılıyor. Ben o konserleri
organize edenlerin yerinde olsam oraya adım atmam. Neredeyse bininci yılına
yaklaşan bir bina ve restorasyona ihtiyaç duyulmamış. Fakat gerekiyor. Bir çöküntü
var. Hem tarihçilerin, hem mimarların, hem restoratörlerin tetkik edeceği,
sempozyumlarla tespit edeceği, 25-30 yıl sürecek yavaş yavaş bir restorasyon… Bu
dönemde zaman zaman ziyarete de kapanacak tabii. Ama Aya İrini’nin artık büyük
faaliyetlere kapalı olması gerekiyor…
Hürriyet