TOKİ tarafından düzenlenen “Ev ve Şehir Seminerleri”nin altıncısı Prof. Dr. Cengiz Eruzun’un katılımıyla gerçekleşti. Eruzun, Anadolu’nun geleneksel iskân anlayışının Türklerin gelişi ile farklı bir boyut kazandığını anlattı.Farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim Anadolu coğrafyasında, ev kültürü, her medeniyetin o topraklara kattığı yaşam algısı ile zengin bir değer olarak varlığını sürdürüyor. Gelenek, görenek, inanç sistemi ile şekillenen kültürel kabullerle “ev” adeta ortak bir kimlik, bir buluşma noktası olarak karşımıza çıkıyor.
Kültürel, coğrafi ve iklimsel özelliklerin etkisiyle şekillenen ev ve şehre dair iskân anlayışının Türklerin Anadolu’ya gelişi ile yenilendiğini, geliştiğini anlatan Eruzun, Türklerin gelişi öncesinde megaron adı verilen toprağa gömülü dikdörtgen hacimli alanların yaşam alanı olarak tercih edildiğini söyledi.
Nohut oda, bakla sofa
Ev küçük dahi olsa, içinde ortak yaşam alanı oluşturma esası ile tüm odaların “ortak alana” açıldığı “birlik” arayışını yansıtan “sofanın”, Türklerle Anadolu’ya geldiğini anlatan Eruzun, şöyle devam etti: “Türk evinde sofa vardır. Sofa öncesinde tek gözlü evler yapılırdı. Kapısı olan odalar ya ocakla ya da mangalla ısıtılıyor. Evler nasıl büyüyor? Çocuk oluyor, kız oluyor… Onları ayırıyorsunuz. Değişik akrabalık ilişkileriyle toplum oluşuyor”
Türklerin göçebe oldukları savının da doğru olmadığını söyleyen Eruzun, “ Diyorlar ki; Türkler göçebe oldukları için aynı yerde duramıyorlar, sürekli başka yerlere gitmek istiyorlar… Türkler göçebe değildir. Bunlar yanlıştır. Niye? Çünkü Türkler kışın kaldıkları yerlere sahipler. Yazın hayvanlarını otlatmak için yaylaya giderler ve gidip gelme şeklinde olan yarı göçebelik hayatı yaşarlar. Bu sürekli böyle süregelmiştir. En eski dönemlerde dahi taştan, kerpiçten evler yapmışlar, evleri vardır yani. Kış evlerine Kışlak, yaylaya da Yaylak ev diyorlar.” dedi.
İhtiyaca göre ev
Konutun insanların ihtiyacına göre şekillenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Cengiz Eruzun, ailenin nüfus yapısına göre yapılanmanın esneklik barındırması gerektiğini vurguladı. Mimari, mühendislik ve sosyolojik çalışmaların bir bütün olarak şekillenen proje yaklaşımlarında, üniversiteler ile işbirliğinin önemine de vurgu yapan Prof. Eruzun, Anadolu’daki iskân anlayışının büyük değerleri barındırdığını, bunların geleceğe taşınması gerektiğini sözlerine ekledi.
TOKİ Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’nın organizasyonu olan “Ev ve Şehir Seminerleri”nde İdare çalışanları, her ay bilim ve fikir insanlarıyla bir araya geliyor. Önceki seminerler, Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Düzenli, Dr. Sinan Genim, Prof. Dr. Sadettin Ökten, Prof. Dr. Hüseyin Kaptan ve Yrd. Doç. Dr. Yunus Uğur tarafından verilmişti.
TOKİ Haber