Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Hıncal Uluç bugünkü yazısında Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşümü konu aldı. İşte o yazı;
Leş gibi bir evde yaşıyorsunuz..Ama kelimenin tam anlamı ile leş.. Her tarafı delik deşik..Dışardaki fırtına hali kalmamış duvar aralıklarından içeri vuruyor.. Tavan damlıyor.
Yerdeki deliklerden fırlayan devasa lağım fareleri, odaya girip ışığı yaktığınızda kaçışıyor.. Sokağınız daha da rezil.. Unutulmuş, terk edilmiş, delik deşik.. Arabayla girmeyi geçin bisiklet sürmeniz mümkün değil.. Gece yürüyemezsiniz.Yürüseniz bile korkarsınız.. Tinercisi, esrarcısı, hapçısı, şarapçısı orda.Pis.. Karanlık.. Tehlikeli..Sonra bir gün bir lamba buluyorsunuz..Silerken içinden bir cin çıkıyor.. “Dile benden ne dilersin” diyor.. “Şu semtim.. Şu evim.. Bir zamanlar İstanbul’un en güzel, en lüks, en muteber yeriydi. Gene öyle olsun” diyorsunuz.. ..ve püfff!..Hayır, masal da anlatmıyorum, hayal de satmıyorum.. Gittim.. Gördüm.. Dolaştım..
Bir “Kentsel Yenileme Mucizesi” gördüm, Tarlabaşı’nda..Hani o caddeden geçerken, boydan boya bilboardlar görüyorsunuz, “Tarlabaşı 360” diye.. İşte o..
Lambadan çıkan cin, büyük harfle yazayım, Cin, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan..Yemeğe çağırdı beni, geçen cuma.. “Bir şeyler atıştırır, sonra Beyoğlu’nu, Tarlabaşı’nı dolaşırız” diye.. Yaş 76..Oralara pek araba falan girmez. İnişli yokuşlu.. Ama serde merak var.. Bu meslek, kıçı yerden kaldırmadan yapılmaz.. “Peki” dedim.. Yaptıklarını sananlara bakmayın siz..Serkldoryan ve Emek mucizelerini iki gündür anlattım size.. En büyük sürprizi, asıl mucizeyi sona sakladım..Tarlabaşı Mucizesi..
Bu semte ilk el atan, beş yıl içinde bir İstanbul Mucizesi yaratan Bedrettin Dalan’dı.. Trafiğe kapalı İstiklal Caddesi dışında tek caddesi olmayan Beyoğlu’na hayat kazandıran Tarlabaşı Caddesi’ni açmak için oradaki bir sıra çürümüş ve pislik, suç yuvası haline gelmiş leşleri yıktırdığı için zamanın İstemezükçü Yeniçerileri ne kazanlar kaldırmış, ne kıyametler koparmışlardı.. “Tarih elden gidiyor” diye.. Asıl isyan edenler ise, kedi büyüklüğündeki lağım fareleriydi. Yıllardır yaşadıkları ve tavşan gibi üredikleri yuvaları yıkılınca, Beyoğlu sokaklarına dökülmüşlerdi.12 yıldan beri Beyoğlu Belediye Başkanlığı yapan Ahmet Misbah Demircan, 19. Yüzyılda İmparatorluk Başkentinin en mutena semti Tarlabaşı’nı dolaşırken kararını verdi..Tarih yeniden yazılacaktı.
1870’lerde Beyoğlu ülkenin en ünlü merkeziydi. Yabancı büyükelçilikler.. En ünlü mağazalar, en önde gelen iş yerleri hep Pera’daydı. Burada çalışanlar da, iş yerlerine yürüyerek beş dakika mesafedeki Tarlabaşı’nda kalıyorlardı. Hemen hepsi Levanten ve gayrimüslim bir nüfus..
Cumhuriyet’le büyük sefaretler Ankara’ya taşınınca, Varlık Vergisi ve 6/7 Eylül olayları sonrasında, Beyoğlu’ndaki hemen bütün gayrimüslim işyerleri ve mağazaları sahip değiştirince, azınlık nüfus semti terk etmeye başladı.. Onların yerini, 1960 plancılarının fena halde teşvik ettiği göç dalgası ile gelenler aldı. Tarlabaşı, asıl sahiplerinin bırakıp gitmesi ile sahipsiz kalan Tarlabaşı, boş evlere el koyan fırsatçıların kucağına düştü. Onlar da ucuz fiyatlarla gelene gidene kiraladılar. Ev kendilerinin olmadığı için de, zerre bakmadılar.
Binalar bozuldu, yollar bozuldu, çevre bozuldu. Esrarkeşler, tinerciler, hapçılar doluşmaya başladı. İstanbul’a çalışmaya gelenler, 40 metre karelik yerde onar yirmişer yaşamaya başladılar.. Sıvalar döküldü..Kiremitler düştü.. Camlar kırıldı.Çökmeler başladı.. Aldıran olmadı..Tarlabaşı kelimenin tam anlamıyla suç yuvası leşe dönüştü.. Hala orada inatla, ısrarla yaşayan, tarih evlerini terketmeyen bir kaç idealist aile son çaba ile dayanıyordu..Demircan Başkan “Kentsel Dönüşüm Yasası” çıkınca “İlk işim Tarlabaşı olmalı” dedi.. Ama “Dönüşüm” uygun laf değildi, Tarlabaşı için..Tarlabaşı “Tarih”ti, çünkü.. Tarihi dönüştürmek olmazdı ki.. “Yenileme” dedi.. “Kentsel Yenileme!..”
Tarlabaşı yenilenecek ve tarih yeniden yazılacaktı..
Şimdi Tarlabaşı Caddesi’nden Haliç’e doğru inerken sağınızda kalan devasa tahta perdelerin ve bilboardların arkasında Tarlabaşı 360 adı verilen proje gerçekleşiyor.Hemen solda, yolun öbür tarafında da “Tarlabaşı 360 Ofisi” var.. Çekinmeyin..Oraya girin.. Oda büyüklüğünde bir maket göreceksiniz..
Yeni Tarlabaşı’nın maketi bu.. Ve gözlerinize inanamayacaksınız.. “Lambadan çıkan cin” derken ne kast ettiğimi orada gözlerinizle göreceksiniz.. Tarlabaşı’nın, 1870’lerden 1960’lara gelen hali, dış görünüşü ile aynen korunuyor ve yenileniyor.
Tarih pırıl pırıl ortaya çıkıyor, zerre değişmeden.. Mucize içerde.. Dışarda mevcut, görünen 278, daracık, iki metre cepheli binalar, içerden birleştirilmiş..Helikoptere bin, bak, say, 278 bina var, orada.. İçeri gir.. 9.. Yazı ile dokuz çağdaş blok..9 binaya dönüşmüş içerden, dışardaki 278 minik minik, kullanışsız bina..Hasan Kıvırcık ve Han Tümertekin adlı iki mimar, harikalar yaratmışlar.. Han Tümertekin, Ağahan Mimarlık Ödülü dahil pek çok başarıya sahip bir sanatçı. Şu anda da Ağahan Ödülleri Yönetim Kurulu ve jüri üyesi..İkilinin yaptıkları anlatılmaz, görülür..
Aslında Demircan, CRR ile anlaşıp, bu maketi onun kulisine taşımalı ki, yapılanı bütün İstanbul, İstanbul’a gelen herkes görsün..Mütevazi olmanın gereği yok.. Londra Merkezli 18. Uluslararası Gayri Menkul Ödülleri jürisi, “Tarlabaşı 360″ı Avrupa’nın “En İyi Kentsel Yenileme Projesi” seçmiş. Ödülü, Lord Bates’in elinden almış, Beyoğlu Belediyesi ve projenin sahibi Çalık Gurubu..İçerden 9 blok olarak birleştirilen yeni Tarlabaşı’nda, caddeye açılan cephe, mağazalar ve ofisler.. Ara sokaklarda, evler, daireler var.. 40 metre karelik stüdyolardan 440 metrekarelik dublekslere kadar..Beyoğlu aşığı, yazın Tuzla’da, kışın her gelişinde Beyoğlu’nda bir otelde kalır, kız kardeşim Serpil, “Yürüyerek ineyim” diye.. Hep de “Burada bir stüdyo bulsak” der durur.. İşte tam onun istediği var, 360’ta..40 metre kare..Modern.. Pırıl ve in aşağı, çık sokağa..Beyoğlu!..
Binaların altı, kat kat oto park.. Her arabaya yer var, o kadar bol.. Kapalı yüzme havuzu.. Fitness ve kaplıca tesisleri..
Pilates ve Yoga salonları.. Sauna ve Buhar Odalarına varıncaya dek.. Her türlü servis hizmetleri.. Merkezi ısıtma ve klima..
Bugünün felaket sokak araları Paris..Kaldırımlarda masalar.. Bulvar kafeleri, kahveler.. Arkalarında sanat galerileri ile Paris..Yani, atsan atılmaz, satsan satılmaz o iğrençlikte yaşayanlar, kısa bir süre sonra, dünyanın en çağdaş yaşam düzeyine, adeta Paris’e gelecekler.
Söyleyin bu “Mucize” değil de nedir?.Ahmet Misbah Demircan için “Lambadan çıkan cin” derken abarttım mı? Diyorsanız eğer, dedim ya.. Halep orada, Tarlabaşı 360 da, burada…Önce Ofise uğrayın, makete bakın.. Sonra vakit bulur, gerek görürseniz, o bilboardların arkasına geçip, çalışmaları dolaşın..
Peki bunlar şuracıkta, hele biz gazetecilerin Allahın günü geçtikleri yerde durup duruyor da, bugüne dek niye kimse yazmamış?.Niye hele hafta sonu eklerinde, yan yana iki sayfayı bol resimlerle ayırıp, Avrupa Birincisi seçilen bu Kentsel Yenileme Projesi, bu İstanbul gururunu konu yapmamış?.
Ah Demircan Başkanım.. Beni çağıracağına oralara, peşine bir ikoncan taksaydın.. Bak hem de kış.. Tüm teraslar karlı.. O karlı günde, bir ikoncanı, mini giydirip o terasa koyduğun bir şezlonga uzatsaydın, şimdi en yandaşından, en muhalifine bütün medyada kapak olmuştun, en az yarım sayfa..
Bu ülkenin köşe yazarları.. Bu ülkenin muhabirleri.. Bu ülkenin foto muhabirleri..
Bu ülkenin sözüm ona haber kanalları.. Müdürleri.. Yöneticileri..Gidin Tarlabaşı’na.. Gidin de, görün ve yazın, çekinmeden..”Veni.. Vidi.. Erubesceri!.””Gittim!.. Gördüm.. Utandım!.”
Sabah/Hıncal Uluç