Yeniden yapılanma ya da planlama “kent kimliği” korunarak mı yapılacak yoksa, her şey sil baştan mı olacak? Yoksa “silik bir imar” uygulaması ile, geçmişten gelen, az da kalsa, yok mu edilecek?
İsterseniz işe, tarihi eserlerden başlayalım… Zaten bir avuç olan tarihi eserleri ya yok ettik ya da imar ile boğduk attık. Mesela mı? İşte size birkaç misal… Birkaç kez yazım, tekrarında yarar görüyorum… Ticaret Odası’nın bulunduğu Tennuri Sokak’m orta bir yerinde durun, yönünüzü Eı ciyes’e dönün, neler görüyorsunuz bir bir yazın?
Aslında, bir şey göremeyeceksiniz. Olmadığından mı?
Hayır ama söylemek istediğim o silik imar, hepsini örtmüş. Oysa, bir tarih ve coğrafya var önümüzde…
İsterseniz soldan başlayalım: Sivas Kapısı, sur, Yoğunburç, Güpgüpoğlu Konağı, Atatürk Evi, Cıncıklı Camii, Şeyh Camii, ibrahim Tennuri Türbesi, yine surlar, Emir Sultan Türbesi ve Mescidi, kilise… Karşıda Se1 ah ad ilin Hamamı (Selatin diyenler de var), konaklar.
Kayseri Lisesi ve çınarları.
Tabi, muhteşem Erciyes…
Ben, Başkan Mustafa Çelik “in yerinde olsam, anılan adada, saydıklarımı korur ve diğerlerini bilgisayardan sildiıir, nasıl bir maıızaıa ortaya çıktığını bii” görür ve kamuoyuna gösterirdim… Tüm devirleri içeren muhteşem bir tablo çıkacak karşımıza… Bu panoramayı bana hatırlatan Yaşar Uğur hocamı da rahmetle anıyorum.
Mesela, yine “silik imar” uygulaması Camii Kebir, Kapalı Çarşı, Vezir Hanı, Raşit Efendi Kütüphanesi, Kadı Hamamı, Pamuk Hanı ve Hilmi Paşa Mescidi “nden oluşan tarih ve kültür varlığını yok etmiş… Mesela, Camii Kebir “in Kuzeyinde bulunan kütleye, yıkılan ilkokul tarafından bir balan. Bakın da çirkinliği bir görün…
Tabii, belediyelerimizde görebilecek göz varsa… Bu yetmiyormuş gibi, yıkılan okulun bulunduğu üçgene bir katlı otopark yapılacakmış Melikgazi Belediyesince…
Bu aklı, bu fikri kim veriyor; akıl-fikir verenler hangi okulu bitirmiş; kültürel geri planları nedir, bilemiyorum…
Yahu ben adımladım… Parselin batı sınırı, Camii Kebir “e on beş adım… Bil” tarihi külliyenin burnunun dibine “katlı otopark” yapılır mı?
Gülerler adama… Üçgen adaya yapılacak şey, Büyükşehir yanındaki “Muhabbet Çay Bahçesi” ya da “Emirgan Parkı” gibi, bir çay bahçesi… İnsanlar, oturur, dinlenir, bir bardak çay, bir fincan kahve içer… Müezzin; “Allahuekber!” dediğinde, isteyen camiye gider…
Yine bu Camii”nin musalla taşı tarafındaki binalar da yıkılabilir artık… Benzeri bir kütle de Hunat’m doğusunda var… Tabii, yine burada, TELEKOM etrafında oluşan çirkin imarın, ne denli tarihi eserleri boğduğunu görebiliriz…
Bilgisayar ortamında, Hunat Külliyesi “nin etrafım bir boşaltsın bakalım, ne çıkacak ortaya… Tabii, Hilton Oteli”ııiıı konumu da ayrı bir dert… Kocasinan Parkı nın doğu ve batışım çeviren, sur duvarı gibi binalar da bu cümleden…
Bakınız, “eğri oturup doğru konuşalım!”, kentin merkezinde, yoğun tarihi dokunun, korunamadığı, bunların silik imar ve kişiliksiz binalarla boğulduğu bii” kent, örnek falan olamaz. Ortada gezen, “örnek şehir” yakıştırmaları da, gelip geçenlerin, “ayıp olmasın” cümlesinden saıf ettiği laflardır… inanıyorum ki, gittikleri her yer için benzeri sözleri söylüyorlardı.
Unutmayın; tanımladığım yerden başka eski Kayseri (merkez) yok… Elimizle, “cehlimizle” yok ettik “eski Kayseri’yi”… Kişiliksiz ve kimliksiz bir kent çıktı karşımıza… Etmeye de devam ediyoruz… Tabii, bu şehre somadan gelenler, ıstırabımızı anlayamaz. .Ama belediyelerin bu bilinçte olması gerekil”…
Ha. Bunlara, belediyelerin parasal gücü yetmez ama unutmasınlar, ellerinde büyük bir arsa stoku var… Kimine para verilir… Kimileri ile “arsa takas” yapılır…
Yeter ki, niyet bu olsun ve imar planları bu doğrultuda yapılsın…
Ayrıca, “merkezden” de hakkımızı alsınlar… Unutmayın; kendi taşımızla kendi kuşumuz vura vura bu günlere geldik… Bunu da başarı saydık, övünüp durduk…
E haber/ Kadir Dayıoğlu