Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığında haklı bir nedene dayanmaksızın, başkasının zararına meydana gelen zenginleşme oluyor. Bu sebeple alacak davası açılabiliyor. İşte sebepsiz zenginleşme davasında görevli mahkeme…
Sebepsiz zenginleşme davasında görevli mahkeme!
Borçlar Kanunu gereğince sebepsiz zenginleşme, kanundan doğan borçlar arasında yer alıyor. Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle mükellef oluyor.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir nedene dayanması durumunda doğuyor.
Ancak borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kişi, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebiliyor. Peki Sebepsiz zenginleşme davasında görevli mahkeme neresidir? diyorsanız işte yanıtı…
Sebepsiz zenginleşme davasında yetkili mahkeme davalının ikametgahı olan yer mahkemesi oluyor. Ancak, davalı Tüzel kişi ise, şubenin işlemlerinden kaynaklanmışsa, şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkili oluyor. Konu ile ilgili Yargıtay Kararı ise şu şekilde:
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/8131
Karar: 2006/7923
Karar Tarihi: 04.07.2006
ÖZET: Bir gerçek ve tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa, o şubenin işlemlerinden dolayı (o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için) şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de anılan madde hükmü gereği dava açılabilir. Şubenin bulunduğu yerde açılabilecek davalar şubenin işlemlerinden dolayı olan davalardır. Şubenin işlemleri kavramına şubenin yaptığı hukuki işlemlerin girdiği şüphesizdir. Somut olayda, davacı, davayı, davalılardan bankanın Adapazarı Şubesinin işlemi nedeniyle, diğer davalının sebepsiz zenginleştiği iddiasına dayandırmıştır. Mahkemece, mahkemenin yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
(818 S. K. m. 61) (1086 S. K. m. 9, 17, 48, 432)
Dava: Taraflar arasında görülen davada Sakarya Asliye 3. Hukuk Mahkemesince verilen 09.12.2004 tarih ve 2004/526 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan F. Bank A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi A. Turgut tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankada hesabı olduğunu, bilgisi ve görgüsü dışında diğer davalıya 17.689.000.000.-TL havale yapıldığını, bu işlemin davalı bankanın internet bankacılığı güvenlik sisteminin yetersiz oluşundan kaynaklandığını ileri sürerek, yapılan işlemlerin geçersizliğinin tespitini, 17.689.000.000.-TL.’nın davalı bankanın zimmetinde sayılmasını ve davalılardan temerrüt faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalılardan T. Grup Ltd. Şti. vekili, süresi içinde verdiği yanıt dilekçesiyle, yetkili ve görevli mahkemenin müvekkilinin ikametgahı olan Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu savunarak, davanın öncelikle yetki yönünden reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, yetki itirazında bulunarak, davanın reddine istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, davacının davalılardan bankanın Adapazarı Şubesi müşterisi olduğu gerekçesiyle, bankaya ilişkin davanın ayrılmasına, diğer davalıya ilişkin olarak ise; genel yetki kuralı gereğince, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalılardan F. Bank A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Bir davanın, davalının ikametgahı merkezinde açılması HUMK. nun 9 uncu maddesi hükmü gereğidir. Ancak, HUMK. nun 17 nci maddesinde şirketler yönünden genel kurala istisna teşkil eden hükümler getirilmiştir. Bir gerçek ve tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa, o şubenin işlemlerinden dolayı (o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için) şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de anılan madde hükmü gereği dava açılabilir. Şubenin bulunduğu yerde açılabilecek davalar <şubenin işlemlerinden dolayı olan> davalardır. Şubenin işlemleri kavramına şubenin yaptığı hukuki işlemlerin girdiği şüphesizdir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.1, 5 Baskı, 1990, sh. 311-312).
Öte yandan, HUMK. nun 9/2-2 nci maddesi uyarınca, <davalı birden fazla ise, dava bunlardan birinin ikametgahı mahkemesinde açılır> hükmü, dava sayısının çoğalmasını, giderlerin artmasını, zaman kaybını ve çelişik kararlar verilmesini önlemek için konulmuştur.
Somut olayda, davacı, davayı, davalılardan bankanın Adapazarı Şubesinin işlemi nedeniyle, diğer davalının sebepsiz zenginleştiği iddiasına dayandırmıştır.
Bu durumda, mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, mahkemenin yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2- Davalılardan F. Bank A.Ş. vekilinin temyizine gelince; HUMK. nun 48 inci maddesinde, aynı mahkemede görülmekte olan davalar yönünden verilen ayırma kararları hakkında ancak nihai hüküm ile birlikte temyiz yoluna gidebileceği öngörülmekle, davalılardan F. Bank A.Ş. vekilinin bu madde kapsamında kalan ayırma kararının, nihai hüküm verilmeden önce tek başına temyizine ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılardan F. Bank A.Ş. vekilinin temyiz isteminin HUMK. nun 48/2 nci ve 432/4 üncü madde hükümleri uyarınca REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 1.00’ar YTL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı ile davalı F. Bank A.Ş.’den ayrı ayrı alınmasına, 04.07.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sebepsiz zenginleşme davası şartları nelerdir?
Özge ÖZDEMİR/Emlaktagundem.com