Dünya Gazetesi’nin köşe yazarı Didem Eryar Ünlü, Nef Vakfı’yla ilgili yazı kaleme aldı.
Nef Vakfı’nın hedefi, insana ve topluma değer katmak, değişime ortak olmak, destek verene de, alana da yeni bir hayatı fark ettirebilmek için gönülden çalışan işler yapmak. Hayatı, “Daha fazla nasıl biriktiririm?” değil de, “Daha fazla nasıl verebilirim?” felsefesi ile yaşamak;
Hayattan aldığını, hayata geri vermek; Başkalarının dertlerine dertlenmek; onların dertlerine çözüm üretmek;
Kısacası “ben”den “biz”e geçmek…
Nef Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Emine Timur’un anlattıkları aslında bu sözlerle özetlenebilir.
Vakfın hedefi, insana ve topluma değer katmak, değişime ortak olmak, destek verene de, alana da yeni bir hayatı fark ettirebilmek için gönülden çalışan işler yapmak.
Nef Vakfı, kendini bir “sosyal şirket” olarak tanımlayan ve “toplumsal potansiyelin gelişimini sağlamak ve özgün, yenilikçi ve kalıcı değerler oluşturarak insanların hayatında fark yaratmak” bilinci ile çalışmalarını sürdüren Nef markası tarafından kuruldu. Timur Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erden Timur, “Nef”in “Nefes” kelimesinden geldiğini, “Nefes gibi can veren işler yapmayı hedeflediklerini çok kez dile getirdi bugüne kadar. Nef Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Emine Timur da aynı hedefl e çalışıyor ve “Hayat bir nefesle başlar, bir nefesle sona erer. Aldığımız her nefesi vermekle yükümlü olduğumuz hayatta, sahip olduğumuz her şeyi paylaşma yükümlülüğüne inandık” diyor.
Felsefe “Her şeyi vermek”
Nef Vakfı’nın odağı tabi ki insan. Çocuklar, gençler, kadınlar, engelliler, mülteciler… Yani din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın sadece insan.
Emine Timur, “Topluma duyduğumuz borçluluk hissine dayanarak sürekli paylaşıma inanıyoruz. Nef kurulduğu günden itibaren “herşeyi vermek” felsefesi ile hareket etti. ‘İş yaparken bunu nasıl yapacaksınız’ dediler. Oysa yaptık. Nef, kurulduğu her mahalleye değer kattı. Foldfome konsepti ile insanlar 1500 TL kira ödediler ama 24 odalı bir evde yaşar gibi yaşamaya başladılar. Tasarıma demokratikleşme getirdik; rahat herkesin hayatına insin dedik. Bir tür, ruhsal, yaşamsal sıçrama gerçekleşsin istedik. Bu yaklaşımın yanında hayırseverlik projeleri başlattık. Daha sonra eğitim süreci başladı. Devlete 33 okul bağışladık. Sonra yetimlere dokunduk. Sosyal hizmet müdürlükleri ve belediyelerle işbirliğine başladık. Belediyelerin yetişemediği ailelere destek veriyoruz. Yaptığımız her şeyin merkezinde insan var. İnsanlar Nef Vakfı’nı artık “aile babası” gibi görüyor. Bu bir sosyal sorumluluk işi değil. Bu tamamen gönül işi. Aşk işi. Biz bunun için yaşıyoruz. Kendimizi hayata karşı borçlu hissediyoruz ve insanlara nefes veriyoruz. Sahip olduğumuz hiçbirşeyi doğuştan kazanmadık, bunlar bize verildi. Şimdi herşeyi geri verme zamanı. Çocuğumuz bile üniversiteyi bitirene kadar vakıftan eğitim desteği alacak. Ondan sonrasında bile hiçbirşey almayacak. O da topluma hizmet veren bir birey olacak” sözleri ile anlatıyor Vakıf ile yapmak istediklerini. Timur’un dediği gibi Nef Vakfı’nın çalışmaları insanı odak alıyor. Çocukları, gençleri, kadınları, ihtiyaç sahibi aileleri, engellileri, mültecileri… Vakfın çalışmalarını Emine Timur’dan dinleyelim:
Aile Geçim Desteği
“Ailelere her ay AGD adını verdiğimiz bir aile geçim desteği bağlıyoruz. Yatalak, hasta, tacize uğramış, işgücü olamayan insalara ulaşıyoruz. Sosyal Hizmetler ve belediyelere yardım başvurusunda bulunan ihtiyaç sahibi ailelere kişi başına düşen gelir değerlendirilerek aylık düzenli geçim desteği sağlıyoruz. Öte yandan, huzur evleri, sosyal hizmet birimleri ile koordineli olarak çalıştığımız yetiştirme yurtları, çocuk yuvaları veya köy okullarına destek veriyoruz.”
Hay Atölye ile alan da veren de “diriliyor”
“Ailere yardım ederken, kimsesiz kadınlar olduğunu gördük. Önce, kadınlara bohça yaptırdık ve onlara bir gelir kaynağı oluşturduk. Sonrasında ise hediyelikler yapmaya başladık. Biz bu hediyelikleri şirketlere satıyoruz. Hem onlar sosyal sorumluk projesi yapmış oluyorlar; hem de kadınlar kazanıyor. Projenin başında şunu hedefl edik: Ürünler acınarak alınmasın. Ürünlerin bir tasarımı olsun. Markanın bir kimliği olsun. Kadınlara kimlik kazandırılsın. Bu kadının bir hedefi olsun. Bu kadın yarın tek başına bir iş yapabilsin. İşin başında kadınların kendilerine güveni yoktu. Atölyelere gelmek istemediler. Kollarından tutup zorla getirdik. Evlerine atölye kurduk. Ama hayata kazandırılmaları oldukça zordu. Onlara eğitim verdik. El açmaya o kadar alışmışlardı ki, kendileri kazanınca, kendilerine güvenmeye başladılar. Birbirlerine ilham veridiler. Hay, kazandığının yüzde 100’ünü satan bir marka. Bugüne kadar 230 kadına dokunduk. Hedefimiz 1000 kadına ulaşmak. Yakında Mudo’da satışa başlıyoruz. Aynı zamanda online satışlarımız da başlayacak. Hay Atölye, ihtiyaç sahibi kadınları hayata bağlamak ve onlara özgüven, hayatlarına da tekrar yaşama sevinci katmak için var. Elleriyle, emekleriyle, fikirleriyle evlerine ışık, ailelerine mutluluk ve sofralarına aş olmak için var. Yaşadığımız değişim büyük. Kadınlar artık kendilerine yetebiliyorlar. ‘Hay’ bir Esma’dır. Dirilmekten gelir. Alanın da, verenin de dirildiği bir hay.”
Yıldız çocuklarımız var
“Bir diğer hayalimiz ise çocuklara el vermek oldu her zaman. Bugün 10 yıldız çocuğumuz var. Üniversiteyi kazanmak üzere olan 10 yıldız çocuk üstlendik. Bu çocuklar kimsesiz erkek yurtlarında kalıyorlardı. Her şeyi sıfırdan alıp, çocukları tüm hayatları boyunca destekliyoruz. Diğer yandan öğrenci burslarıyla Türkiye genelinde tüm devlet üniversitelerine duyuru yapıyoruz. Belirlenen kriterlere uygun olarak seçilen öğrencilere burs imkanı tanıyoruz, okul hayatlarına destek oluyoruz.”
Engelleri kaldırdık, uzaktaki çocuklara uzandık
“Afrika’daki çocuklara su bulmaya, topraklarına tohum ekmeye gittik. Projelerimizde tüm ‘ engeller’ kalksın dedik, örnek engelli dairesi modelleriyle sektörümüze ilham olalım istedik. Türkiye nüfusunun yüzde 10’unu engelli vatandaşlarımız oluşturuyor. Engellilerin refakatçi olmadan yaşayabileceği daireler gerçekleştirdik. Bunu yakında bir kamu spotu ile duyuracağız. Her dem nefesle sürekli olarak burs imkanları yaratmaya, ailelere ulaşmaya ve kimsesiz çocuklar ile yaşlılara huzur olmaya çalışıyoruz.”
Son günlerle yaşamak zorunda bırakıldığımız acılardan sonra, iyilik yapmak için çalışan insanları dinlemek gerçekten geleceğe dair çok umut verici. “Hayattan aldığımızı, aşkla hayata geri vermeye odaklandık” diyor Emine Timur. Hayat adına teşekkür ediyoruz Nef Vakfı’na..
Yetimler ve kimsesizler ‘oda’ kuruyor
Nef tarafından yaratılan Foldhome konsepti, evinizde olmasını hayal ettiğiniz ama bir eve sığamayacak alanların, istediğiniz dönemlere evinize dahil edilmesi anlamına geliyor. Örneğin Foldhome sayesinde evinize sinema salonu, Playstation odası, müzik odası, misafir odası ekleyebiliyorsunuz. Nef, tasarımı demokratikleştirme hedefi ile yola çıktığında, insanlara “Sizin kocaman bir eviniz olsaydı içinde ne olsun isterdiniz?” diye sormuş. Şimdi de Nef Vakfı bu soruları, yetimlere, kimsesizlere soruyor. Ve aynı mutluluğu bu çocuklara ulaştırmayı hedefl iyor. Emine Timur, bu proje kapsamında ihtiyacı olan kurumlara Fold odalar kuracaklarını söylüyor. Yetimhanelere sinema odaları, müzik odaları, madde bağımlısı çocuklar için boks odaları bu odalardan bazıları olacak.
Hapishane ve mülteci kampına atölye
Nef Vakfı, içinde yaşadığı topluma sosyal, kültürel, çevresel ve ekonomik fayda sağlayarak, daha iyi topluma ulaşmada hissettiği sorumluluk ile toplumda farkındalık yaratmayı hedefl iyor. “Hayat bir nefesle baslayıp bir nefesle sona erer, aldığımız her nefesi vermekle yükümlü olduğumuz gibi hayatımızda sahip olduğumuz her şeyi de paylaşma yükümlülüğüne inanıyoruz” diyor Emine Timur. Nef Vakfı’nın bugünlerde çalıştığı proje ise önce hapishaneye, sonrasında da bir mülteci kampına atölye kurmak. Vakıf aynı zamanda hapishanede yaşamak zorunda olan çocukların altı yaşına kadar eğitim projesine ortak.
Dünya/Didem Eryar ÜNLÜ