Frank Gehry’nin mimarlar arasında farklı bir yere sahip olmasında onun diğerleri gibi belirli bir düşüncede, akımda ve tarzda sabit kalmaması etkin rol oynuyor. Frank Owen Gehry (gerçek adı Ephraim Goldberg), 28 Şubat 1929 doğumlu mimar ve tasarımcı.
Mimaride Dekonstrüktivizmin öncü uygulayıcılarından biri ve yaşayan en önemli mimarlardan sayılmakta. Eğitimini 1949-51 yılları arasında University of Southern California ve 1956-57 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nde tamamlamış. Çalışmaları, mimarı ile tasarımı ya da sanatı birleştiren çarpıcı bir örnek olarak değerlendirilmekte.
Frank Gehry, dekonstrüktivizm ya da yapısal analiz olarak bilinen postmodern mimari akımın öncü uygulayıcılarından birisi. Yapıyı oluşturan mimari unsurların bütünlüğünün parçalanması, yüzeylerle yapılan oyunlar, dış cephe gibi mimari unsurların dik açılı olmayan köşelerle yamultulması ve kaydırılması gibi yöntemlere dayanan akımda belirsizlik ve kargaşa hissi vardır.
BASTIRILMIŞ OLANI ORTAYA ÇIKARMAK
Dışavurumculuk, minimalizm, kübizm ve çağdaş sanat etkilerini de görebildiğimiz tasarım ve mimariler bugün Ghery’nin yapılarında izlerini taşımaktadır.
Dekonstrüktivizim akımıyla ilgili olarak mimarlar “Akılcı olmayanı, akılcı olanın içine dahil ederek bastırılmış olanı ortaya çıkarır” açıklamasını yaparlar.
“GÜVENİNİNZ YOKSA ESKİYE GİDİN”
Frank Gehry’nin mimarlar arasında farklı bir yere sahip olmasında onun diğerleri gibi belirli bir düşüncede, akımda ve tarzda sabit kalmaması etkin rol oynuyor. Yıllar önce meslektaşlarının postmodern akıma bağlı kalıp geçmişe gitmelerini eleştirmiş onlara “ileri gitmek için kendinize güveniniz yoksa ve geçmişi yaşatmaya kararlıysanız bari onu düzgün yapın, gerçekten eskiye gidin” çıkışında bulunmuştur.
Mimarlığın yanı sıra mobilya tasarımlarıyla da uğraşmış, enli ahşap şeritleri bükerek oluşturduğu sandalyelerle de tanınmıştır.
Mimar; yapılar yaratmak yerine özgün ve fonksiyonel heykeller tasarlıyor, büyük ölçekli kamusal yapılarda klasik mimarlık temalarını işleyerek bu heykelsi anlatımı ile başarı kazanmıştır. Yakın geçmişte, dokunaklı eğrisel formlar ile dekonstrüktivist çizgisini birleştiren belirgin eserler vermiş ve yaşayan en önemli mimarlardan sayılmaktadır.
‘FRANK’ YERİNE ‘FISH’
Frank Gehry, balık burcu ve hayatında tasarımlarında balığın yeri büyük. Öyle ki meslektaşları ona balık lakabını takmış o da eserlerinin altına “Frank “ yerine “Fish” adıyla imzasını atmıştır. Onun balığa olan merakı ve tasarımlarında uygulamasının sebebi, çocukluğunda büyükannesinin perşembe günleri aldığı sazan balığıdır. Büyükannesi balığı su dolu küvete koyarak pişirmek için akşamı beklermiş.
Gehry de tüm gün o balığın hareketlerini izler, pişmek için öldürüldüğünde ise büyük bir üzüntü duyarmış. Frank Gehry’nin belki de balığı tasarımlarında kullanması balığı kendi içinde daha doğrusu tasarımlarında yaşatmayı arzuladığından… Kim bilir.
KIRIK PLASTİKTEN BALIK PULLARINA
Frank, 25 yılı aşkın zaman önce Formica şirketinin bir projesi üzerinde çalışırken bir ColorCore laminatını kırıp parçalar. Frank’in kreatif bir beyni, hasardan dolayı sinirlenmektense bir üst vitese geçip renkli plastiğin kırık parçalarını balık pulları olarak yorumlar. Çok geçmeden, metal çerçeve ve ColorCore parçaları kullanarak yarattığı Balık Lambaları serisi bir müzeden diğerine seyahat eden değerli sanat eserleri haline gelir.
İŞTE EŞSİZ ESERLERİNDEN BİRKAÇI
Vitra Tasarım Müzesi (Almanya)
20. yüzyıla damgasını vurmuş, pek çok sandalyenin yer aldığı Vitra Tasarım Müzesi, bina inşa etme tekniklerine dair mimari bir keşiftir.
-2 katta toplam 8000 m2 alana yayılıyor.
-Bir dizi basit kutuların karmaşık bir kompozisyon içinde ele alınmasından oluşuyor.
-Yapı boyunca kıvrılan merpeni ve karmaşık biçimsel anlayışıyla dikkat çekiyor.
Dancing House (İspanya)
Yapılaşmaya yeni açılmış Prag’ın merkezinde yer alan üç tarihi yerden birinde konumlanan bu bina iki caddenin kesişiminde yer almaktadır.
-Görsel açıdan bir odak noktası olacak biçimde tasarlanmış olan bu iki kule, mevcut kentsel çevreye uyum sağlayacak bir diyalog içindedir.
-Biri silindir ve masif, diğeri ise ince uzun ve cam olan bu kuleler çok sayıdaki heykelsi kolonlar tarafından taşınmaktadır. Cam kulenin cephesi, çelik taşıyıcılara sahip çift katmanlı camdan oluşmaktadır.
-Nehre bakan ana cephe, pencere ve bantları eksenlerinden kaydırılarak oluşturulmuş zengin dokusuyla dikkat çekicidir.
*Yapı, orijinal olarak Fred Astaire ve Ginger Rogers’a adandığı ve dans eden iki partneri sembolizce ettiği için Fred and Ginger olarak da adlandırılmakta.
Experience Music Project (ABD)
Paul Allen tarafından yaptırılan bu müzik merkezi, modern elektronik gitarların formundan esinlenerek 2000 yılında tasarlanıp inşa edilmiş.
Doku ve renk zenginliğiyle dikkat çeken müze, müziğin enerjisini ve akıcılığını simgeliyor. Cephe kaplamaları her biri özel olarak kesilip şekillendirilmiş, boyanmış alüminyum ve paslanmaz çelik plakalardan oluşuyor. Çelik kaplamalar parlak mor, gümüş ve altın; alüminyum ise kırmızı ve mavi renklerde. Yapının dış yüzeyi yedi plakadan oluşan üç bin panelle kaplı.
Walt Disney Konser Salonu (ABD)
Heykelsi bir kompozisyon sunan bu tasarımın odak noktası dış cephesi titanyum ile kaplı olarak düşünülen, hem görsel hem de akustik nedenlerle iç mekanı akustik parametrelerin bir ifadesi olan 2 bin 300 kişilik konser salonudur.
-Orkestra platformunu çevreleyen ahşap oturma grupları ve yelkeni andıran ahşap tavan, salonun içinde bulunanlara çok büyük bir geminin içindeymiş etkisi verir.
Guggenheim Müzesi (İspanya)
Gehry’nin tasarladığı son dönem projeleri arasında en dikkat çekici olanlardan biridir.
-Müzenin ana girişi sergi galerilerini birbirine bağlayan panoramik asansörler ve merpen kulelerinin yer aldığı bir atriumdan sağlanmaktadır.
-Nehrin üst kotundan itibaren 50 metreden daha fazla bir yükseklikte yer alan bu merkez atriumun beklenmedik ölçeği, etraftan geçenlere içerideki sanatsal faaliyetlere yönelik adeta bir davetiye çıkarmakta.
Weatherhead İşletme Okulu (ABD)
-13 bin 300 m2 bir alana sahip.
*Dış kaplama malzemesi olarak paslanmaz çelik, tuğla, cam kullanılmış.
-Heykelsi bir ifadeyle tasarlanan metal kaplı dış yüzeyi kampüsten caddeye doğru yönelirken, tuğla kaplı dış yüzeyiyse kampüs ve çevre binalara bakmakta.
-İç duvarlarda da aynı heykelsi tavır hakimdir.
Bugün
Bir yanıt bırakın