ANT Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Okay EQ İnsan ve Yaşam Dergisi’nde Türkler’in yatırım yaparken duygularına göre hareket ettiğini kaleme aldı.
Bundan tam 8 yıl öncesi idi.
O zamanlar Anthill Resindence projemize başlamıştık. Şimdi ise yepyeni bir projeye, ANTMONO’ya başlıyoruz…
Ve 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasında yarışmış, yarı finale kadar gelmiştik. Aynı başarıyı tekrar etme dileklerimizle, tekrar diyoruz ki “”Haydi Çocuklar, Haydi Türkiye”…
Avrupa Futbol Şampiyonası sadece bir oyun değil, hayat gibi bir şey sanki, sevinciyle, kederiyle, coşkusuyla…
Her toplum kendi karakterini sahaya yansıtıyor. Ama biz bir başka oynuyoruz bu oyunu…
Çok kısa aralıklarla…
Bazen çok duygusal, bazen aşırı motive, hırslı ya da tersine moralsiz isteksiz oynayabiliyoruz. Aynı kişiler bakıyorsunuz bir gün süper, ertesi gün çok farklı!
Simon Kuper’in “Football Against The Enemy” kitabında bahsettiği gibi…
“Futbol asla sadece futbol değildir”.
Evet “futbol” denen oyun, sadece bir oyun değil, toplumsal karakterlerin yeşil sahaya yansıması sanki.
Sadece son yıllardaki ruh halimize bakarsak bu çok iyi anlaşılıyor…
Bakıyoruz siyasette böyle, iş hayatında böyle, sosyal hayatta böyle…
Yaşadığımız dalgalı günlere göre anında tepki verip, ya çok abartıyoruz coşuyoruz ya da tam tersi davranıyoruz. Bunu siyaset, iş ve sosyal hayatımızda da görüyoruz.
Ama diğer “Avrupalı Ülkeler”e bakınca çok daha farklı. Her ülke kendine, kültürüne, karakterine göre oynuyor, hem futbolu hem hayatı…
Daha mantıklı, daha soğukkanlı, daha bir hazırlıklı, daha planlı ve de duygularına daha hâkim olduklarını görüyoruz. Bugün biz Türkler kısa vadeli düşünüp, gelecekten endişe ederken, yarını çok iyi göremeyip, moralsiz bir şekilde çalışarak ve hepsinden önemlisi üretimi kısarak yatırımlarımızı ertelerken…
Onlar korkmadan Türkiye’ye yatırım yapıyor. Finanstan iletişime, lojistikten sanayiye, inşaattan turizme, enerjiden hizmet sektörüne kadar her yere hızla giriyorlar ve de maalesef çok ucuza satın alıyorlar ve sonunda inanılmaz kârlar elde ediyorlar.
Bizler ise daha çok duygularımıza göre hareket edip, günlük moral durumumuza göre kararlar alıp, hayatımıza yön veriyoruz, biraz şarklı biraz kaderci yaklaşımlarla.
Ama bir de moralimiz yerindeyse, iyi motive olmuşsak, kendimizi negatif eleştirmek yerine övmeye başlamışsak, kendi gücümüzün farkına varmışsak, artık kimse bizi tutamaz. Tarihimiz bunun örnekleri ile dolu…
Bugün global bir dünya gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor, her yurtiçinde hem de yurtdışında iş yapan bir firma olarak farklılıkları daha iyi görüyor ve ona göre davranıyoruz.
Yani lokal düşünmeyip tablonun tamamını görmemiz lazım. İçeride bazı detaylarla uğraşırken dışarıyı unutmamamız lazım. Artık ekonomi böyle bir şey, tüm parametreleri dikkate almanız gerekiyor. Günlük değil uzun vadeli düşünmeliyiz, planlarımızı ona göre yapmalıyız. Artık bütün dünya geleceği satın alıyor, tüm riskleri dikkate alarak…
Neticede çok yetenekliyiz, çalışkanız ancak daha çok duygularımızla hareket ediyoruz. Bu biraz da bilgi yetersizliğinden olsa gerek, ki bu açığımızı da daha çok çalışarak ve özgüvenimizle, aklımızla birlikte aradaki farkları kapatacağımıza inanıyoruz.
Evet bu futbol denen oyun hayatın ta kendisi; onlar biziz.
Sahada gerçek kimliğimizi daha iyi görüyoruz.
Ne kadar kızsak da sevinsek de üzülsek de gerçek bu, biz buyuz.
Sonuç olarak;
AB yolunda ilerleyen bir ülke,
Türkiye olarak, hakem gerçeğini de göz ardı etmeden…
heyecanımızı kaybetmeden,
daha mantıklı düşünerek hareket edeceğimiz,
sahayı onlara dar edeceğimiz, her anlamda başarı dolu günler diliyoruz.
Çünkü önümüzde daha çok 90 dakikalar var.
Mehmet Okay