Tekfen Emlak’ın CEO’su olan Ömer Egesel ile yaptığı konuşmayı Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı olan Ceren Kumbasar kaleme aldı.
2008 yılından Beri Tekfen Emlak’ın CEO’su olan Ömer Egesel’le hem Tekfen’i hem sektörü konuştuk. Zor başladı, zor gidiyor 2016. Rakamlara baktığınız zaman kötü bir tablo var gibi görünmüyor. Yaşadığımız hem tuhaf hem şahane coğrafyanın gereklerine bünyemiz “sektörel” olarak da alışık haliyle. Bu hafta her yıl en güvenilir markalardan biri olarak işaret edilen Tekfen Emlak’ın CEO’su Ömer Egesel ile beraberdik. Gerçekten işler iyi mi? ilk kez orta segmente konut ürettiler, bundan sonraki stratejileri neler? Gerçekten bu kadar kaliteli inşaatlar yapıyorlar mı yoksa -mış gibi yapmayı mı iyi beceriyorlar?
2016 nasıl gidiyor? Yılın ikinci yarısı için öngörünüz nedir?
2016’yı Şu an çok pozitif görmek kolay değil. Kötü başladı bombalar vs. zaten zor bir yıldan çıktık 2015’in de ikinci yarısı oldukça zordu şimdi nerden baksanız 2016 yılı çok sevimsiz başladı. Bu her sektörü etkiliyor sadece gayrimenkul sektörünü değil. Buna rağmen açıkçası benim beklediğimden biraz daha iyi gitti özellikle satış rakamı açısından. Şu an bizim satıştaki projemiz HEP İstanbul. Yüzde 65’ine yakınını sattık gayet iyi gidiyor. Bizim satış beklentimizle eşdeğer şekilde satışlarımız ama demek ki bu olumsuz başlayan yıl olmasaymış çok daha iyi bir performans olacakmış diye düşünüyoruz.
60. yılını kutluyor
Kalite algısı açısından Tekfen’in müthiş bir repütasyonu var. Bunun için özel bir algı yönetimi veya bir pazarlama çalışması yapıyor musunuz?
Bu yıl biz 60. yılımızı kutluyoruz. Bu çok önemli bir şey. Ve 60 yıldır aynı kalite ile kalitesini bozmadan, insanlarla sosyal ortamda ilişkilerini bozmadan bugüne gelmiş önemli bir markayız. Bu repütasyonun tek bir nedeni var. Biz kaliteye önem veriyoruz ve bunu sürdürülebilir şekilde yapıyoruz. Bir kaç tane sektörde ürün veriyor TEKFEN en önemlisi, en büyüklerinden bir tanesi inşaat. Taahhüt sektörü aslında. Taahhüt işi yapıyor.
Hem Türkiye’de hem yurt dışında. Daha çok yurt dışında, son dönemde Türkiye’de de alman işler var. Ama bunlar çoğunlukla altyapı işleri olduğu için son tüketici yani perakende anlamında bilinen görünen, elle tutulabilinen işler değil. Dünyadakilerde de böyle. Ağırlıklı olarak altyapı.
Bir ikinci önemli büyük sektörlerden, işlerden bir tanesi tarımsal endüstri, orada da Toros markasıyla çalışıyoruz. Açık ara lider Toros bugün. Belki en sağlam firmalardan bir tanesi. Ama orada da gün sonunda tohum ve gübre işindesiniz ve o da sonunda perakende gibi birebir tüketici ile temas ettiğiniz ürün değil. Bir zamanlar bir bankamız vardı ve sonra banka işinden çıkmaya karar verdik ve banka satüdı artık yok. Geriye son olan emlak geliştirme, gayrimenkul geliştirme kalıyor. Gayrimenkul geliştirme işi de Tekfen’in bu büyüklüğü içerisinde doğal olarak başlamış bir iş. Yani biz zaten inşaatçıyız burada da arsamız var, şurada da arsamız var, bunları değerlendirmemiz geliştirmemiz lazım. E bunu en iyi de biz yaparız inşaatçı olduğumuz için işi de biliyoruz diye 2000 senesinde bu grup kurulmuş ve hatta o zamanlar Tekfen İnşaat’ın da bünyesinde bu işe başlanmış. Ömer Egesel, gerçekleştirdikleri projelerde Türk malı ürünleri tercih ettiklerinin altını çizdi.
Yüzde 97 Türk malı
HEP İstanbul yanlış bilmiyorsam Tekfen’in orta segmente ürettiği ilk konut projesi. Bu segmentteki konut ihtiyacını gördüğünüz için mi ürettiniz bu projeyi, devamı gelecek mi?
Tekfen’in gayrimenkulün her segmentinde ürün verme kapasitesi var. Ekibin bir kapasitesi var. Tekfen’in de tecrübesi var. Yaptıklarımıza baktığınız zaman da büyük boyutlu konut projesi yapıyoruz. Onun öncesinde alışveriş merkezi, ofislerimiz her segmentte birçok ürünümüz var. Dolayısıyla hepsindeki fırsatları değerlendirmek istiyoruz. Hepsinde varız ama gayrimenkul sektöründe Türkiye’ye baktığınızda bugün konut görüyorsunuz. Çünkü lokal bir iş. Türkiye’de lokal potansiyel var. Konutta talep her zaman olacak. Dolayısıyla konut gayrimenkul işinin sürükleyicisi olacak gibi görünüyor. Bunun yanında tabii ekonomi de kötü gittikçe ticari gayrimenkulün hızı kesiliyor. Satışı, kiralaması çok yavaşlıyor, iş konuta dönüyor. Ticarinin ağırlığı azaldıkça konut öne çıkmaya başlıyor. Biz ticari gayrimenkulde de varız ama konutta da varız. Konutta da baktığınız zaman ihtiyaç orta segmentte çünkü orta segment kalabalık. En geniş kitle orta segmentte. Zengin A sınıfı dediğimiz insanların üst segment dediğimiz insanların zaten birden fazla konutu var.
Üst segment doldu
Peki hep öyle değil miydi? Orta sınıf Türkiye’nin hep en kalabalık segmentidir. Demek ki son yıllarda bir “yeni sınıf” daha eklendi sosyal sınıflara. Mesela TOKİ’nin yakın zamana kadar lüks konut üretmesinde de bir tuhaflık yok mu?
Var tabii yani TOKİ’nin doğru yaptıkları yanlış yaptıkları birçok şey var, çok iş yaptıkları kesin. Çok konut ürettikleri kesin ama orta segmente de yaptılar küçüğe de yaptılar şimdi haksızlıkta etmek istemiyorum TOKİ’nin yaptığı şeyleri beğenmiyor olabiliriz ama sayı olarak baktığınız zaman orta segmente de azımsanmayacak ürün ürettiler. Üst segmente satış yapmak ve oradaki kân biraz daha yükseltmek daha kolay. Büyük ihtimalle gayrimenkul sektörü de bunu tercih etti. Ama yavaş yavaş birkaç evi olan bir insanın bir başkasma daha gitmesi zorlaşmaya başladı. Üst segment doldu artık. Sektöre de baktığınız zaman önemli bir kısmı İstanbul ve çevresinde dönüyor ve İstanbul ve çevresinde de arsa üretimi de artık çok zor olmaya başladı. Şimdi onun için artık dönüşüm konuşuyor herkes ama potansiyel ve ihtiyaç her zaman orta segmentteydi şimdi birçok firma onu yavaş yavaş görüp oraya yönelmeye başladı.
Yüzde 3’ü ithal
İnşaat Malzemeleri Derneği ‘nin açıklaması vardı. Aynı ürünün hem daha ucuz hem de daha kaliteli olmasına rağmen tercih edilmiyor diye…
Ben şöyle söyleyeyim; o tabu daha genel bir perspektiften baktı mutlaka ama bizim tarafımızdan ve bizim bildiğimiz gamdaki gayrimenkul oyuncularından baktığım zaman yurtdışından almak zorunda kaldığımız veya yabancı menşeili tercih ettiğimiz bir ürün sayısı yüzde 3 civarında bile değil. Çok düşük. Şu an İstanbul’da asansör ithal kullanıyoruz, bunu da çok araştırdık, zorladık asansörü yerli yapalım diye ama o kapasitede güvenlik açısından çok daha iyi yerli bir ürün yok. Bulamadık açıkçası. O kadar güvenli ve hızlı Türk bir asansör firması yok. Japon ya da Güney Koreli üretici ile rekabet edecek ürün yok. Dünyada zaten bu kapasitede 3-4 tane var bunlara bakıp birini tercih ediyorsunuz.
Ceren KUMBASAR/Cumhuriyet