Okuyucularımdan şikâyet almaya başladım. “Hep finansçılara kazandırıyorsun. Ev almayı düşünüyoruz. Konut fiyatları cazip mi? Mortgage kredileri uygun seviyede mi? Bilgi verir misin, lütfen?” diyorlar. Baş tacı.
Öncelikle ev almayı düşünenler için iki temel unsur var. Birincisi konut fiyatları yükselmeye devam mı eder, yoksa düşer mi? Şu anki fiyatlarda balon mu var, köpük mü?
Ekonomik anlamda balon değerinden çok yüksek fiyata satılmasıdır. Köpük ise değerinden makul karşılanabilecek bir oranda yüksekliği belirtir ki, bu bile alın teriyle çalışan emekçi kesim için ciddi bir meblağ anlamına gelir.
Nakit almayı düşünenler; konutta balon yok, köpük var
Tabii ‘indiragandisi’ bol bir mevkiye sahip insanların ve yakınlarının İstanbul ya da Ankara’da aldıkları rezidanslardaki fiyatları bilmem. Boğazdaki villaları da. Ama ‘halk çocuklarının’ yaşadığı semtlerdeki konutlarda, balon yok arkadaşlar. Fakat köpük var. Yani konutu nakit almayı düşünüyorsanız; paranızı bir müddet dövizde bekletip, TL cinsinden paranızı artırabilir. Yükselen faizler ve yavaşlayan ekonomi ile konut fiyatlarındaki köpük uçtuktan sonra da, görece daha düşük bir fiyattan ev sahibi olabilirsiniz. Beklentime uyarak başını sokacak bir ev sahibi olan ve davet eden ilk okuruma da çaya geleceğim. Söz…
Kredi kullanacaklar! Faizler yükselecek, kelepiri kaçırmayın
İkinci unsur ise; “Yeterli nakit param yok. Kredi kullanmayı düşünüyorum ne yapmalıyım? Konut kredisi oranları düşer mi çıkar mı?” diyorsanız… Kesinlikle faiz oranları önümüzdeki çeyreklerde kademeli olarak yükselecektir. Neden mi? Beğenmesek de globalleşmenin adeta moda olduğu çağımızda, bazı ülkelerde yaşanan olumlu veya olumsuz gelişmeler, diğer ülke ekonomilerini de etkiler hale geldi. Her ne kadar uluslararası siyasette Rusya ve Çin’in adı tekrar sık duyulmaya başlansa da; işler ekonomide hiç de bize lanse edildiği gibi durmuyor. Dünyanın siyasal denklemine finans gözlüğünden bakanlara göre, dünyadaki rezerv para birimi kimin yerel parası ise o siyaseten de en tepede kabul ediliyor. Rusya ve Çin merkez bankalarının da rezervlerini dolar cinsinden tuttukları düşünülürse; “ABD hapşırsa, dünya nezle olur” demek en azından ekonomik açıdan mümkün. Buna istinaden ABD’den son gelen ekonomik veriler, 2006’dan beri devam ettirdiği düşük faiz politikasını sonlandıracağını ve birkaç ay içerisinde faiz artışına başlanacağını işaret ediyor. Bu duruma karşı bırakın bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri, gelişmiş ülkeler bile para politikalarıyla önlem almaya çalışıyorlar. Ayrıca geçen hafta bazı sözde muhalif ve yandaş basında, kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin ülke kredi notumuzu teyit ettiğine dair haberlere kanmayın. Şeytan ayrıntıda gizlidir. Evet S&P kredi notumuzu teyit etti. Ama ‘Belirsiz global ekonomik ortamın ve ABD’de faiz artışının, dış finansmanı daha nadir ve pahalı hale getireceğini, yurtdışından yüksek döviz girdisi ihtiyacı olan Türkiye’de, reel faizlerin artacağını ve bunun etkisi ile ekonomimizin yavaşlayacağını, 2016-18 ortalamasında yüzde 2.7 büyümeye gerileyeceğimizi’ beklediğini de belirtti.
Çoğu zaman bu ve benzeri kredi derecelendirme kuruluşlarının yöneticilerinin açıklamalarına katılmasam da; üzülerek diyebilirim ki bu sefer az bile söylemişler. Çünkü onlar her ne kadar seçimden yeni çıkarak tek başına iktidar olmuş AKP’yi yıpratmak istemeseler ve salt yurtdışından esen bir rüzgar sonucu, bu faiz artışının kaçınılmaz olduğu algısı yaratmaya çalışsalar da, ilerleyen günlerde yurtiçi siyasi gündemde beklenmedik gelişmeler yaşandığı takdirde, bunun çarpan etkisi ile şuan 9 küsur olarak tek hanelerde gezen gösterge faizin, kademeli olarak orta vade de çift haneli yüzde 11-13-15 seviyelerine çıkması mümkün. Dikkat.
Bu durumda konut almayı düşünen fakat nakit parası olmadığı için kredi kullanacak okurlarıma önerim. Eğer kredi taksitini ödeyecekleri güçleri varsa ve ‘kelepir’ bir ev bulmuşlarsa, faiz oranları çift hanelere ‘zıplamadan’ başlarını sokacakları konutu alsınlar. Güle güle otursunlar.
Yurt Gazetesi / Cihan Özdemir
Bir yanıt bırakın