Sosyolog Faruk Özcan, kentsel dönüşümü ele alarak rantsal dönüşüm adı altında kestirip atmanın vebali olduğunu savunuyor. İşte Özcan’ın yazısı;
Kentsel dönüşümün rant ile bağlantısını yok saymak için, ya kör ya ahmak ya da aynı ranttan besleniyor olmak gerektiği aşikardır. Ancak kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme indirgeyip kestirip atmanın da bir vebali var. Şöyle ki, kentsel dönüşümü sadece yanlış örnekler çerçevesinde tartışan ve nihayetinde de ranta indirgeyip kestirip atanlara da çok değil sadece bir tane soru sormak istiyoruz: Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme indirgeyip kestirip atmakla savunduğunuzu iddia ettiğiniz kesimlere siz ne sunuyorsunuz? Afetlere karşı güvenli ev ve işyerleri mi, sosyal donatı alanları mı, yeşil alan mı, bina yoğunluğunu düşürmeyi mi?… Savunduğunuzu iddia ettiğiniz bu kesimlere sunduğunuz nedir? İşin aslı, sizin bir politikanız yok değil mi? Yoksa, pire için yorgan yakmayı iş yapmak sanmak ya da rant anlamında felaket tellallığı ile, aslında savunduğunuzu iddia ettiğiniz bu kesimlerin mevcut sosyal-ekonomik ve fiziki afetlere karşı kırılganlıkları karşısındaki politikasızlığınızı mı gizlemeye çalışıyorsunuz?
Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme indirgeyip kestirip atmak, afet riski altında yaşayan dar gelirli yurttaşlarımızı kendi kaderlerine terketmekten ibaret olan bir politikasızlığı gizlemenin, onlar için aslında bir şey yapmazken bir şey yapar görünmenin yolu haline gelmiş durumdadır.
Kentsel dönüşüm konusunu içerisinde rant kelimesi geçen cümleler kurmadan ele alamayan ve sonunda “rantsal dönüşüm” diyerek bütünüyle kestirip atan bu anlayışın ilk hatası değildir bu. Yakın tarihimizde kırdan kente göçen ve kentte kaderine terk edilen gecekondu bölgelerine eğilmekte de tarihi bir fırsatı kaçırarak birçok yönden dezavantajlı olan bu yurttaşlarımızı da kucaklayıcı ve sorun çözücü bir söylemle kazanmayı başaramamış olduklarını unutmayalım.
Ülkemizde kırdan kente göç sonrasında, nihayet kentleşmekten kentlileşme aşamasına geçilebilmesi için kentsel dönüşüm önemli bir fırsattır. Burada kentsel dönüşümün ana gerekçesi afetlere karşı güvenli yapılara kavuşmak olarak sunulsa da, bu kentsel dönüşümün gerekçeleri içerisinde aysbergin görünen kısmı olmaktan öteye gitmez. Kentsel dönüşüm bir toplumsal barış fırsatı olma potansiyeline sahiptir. Sosyo-ekonomik ayrışmaların mekânsal izdüşümleri bakımından derin izler taşıyan bir yapılaşmanın ülkemizde geride kalması için önemli bir fırsat sunmaktadır.
Böyleyken, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme indirgeyip kestirip atanlar, o savunduklarını iddia ettikleri dar gelirli yurttaşlarımızın yaşadıkları mahallelerin fiziki, sosyal ve ekonomik dezavantajlarının azaltılarak, özlenen toplumsal bütünleşmenin sağlanması, yapı yoğunluğunun yerini yeşil yoğunluğuna bırakabilmesi için ne öneriyorlar? Halbuki kentsel dönüşümü kestirip atmak yerine, kentsel dönüşümün gerçekten fiziki, sosyal, ekonomik afet riski altında olan yerlerde yapılıp yapılmadığını sorgulasalar, ihtiyaç olmayan yerlerde bu yasanın avantajlarının kullanılmak istenmesine, doğru yerde uygulanabilecek yanlış proje ve finansman modellerine muhalefet etseler de, hatanın neresinden dönülürse dönülsün kar kardır diyebilsek.
Yine keşke kestirip atmasalar da, kentsel dönüşüm projelerinin; şeffaflığı, katılımcılığı, sürdürülebilirliği, bütüncül planlarla-kentin ruhuyla-mahallenin özel ve özgün koşullarıyla uyumluluğu, insan odaklılığı, çok taraflı-aktif katılımlı müzakere süreçlerinin olması, rantın tüm taraflara ulaşması, kamu yararının gözetilmesini, yeşil enerji kullanımı vs … konularının takipçisi olsalar. Keşke. Başımızın üstünde yerleri var. Ama istemezugculuk garabetine kapılmak aslında, kendileri güvenli ve sosyal olanaklara sahip evlerde yaşarken, afet riski altında yaşayan ve kentin sosyal olanaklara şuana kadar erişememiş insanlarımızın hayatlarıyla yeterince dertlenmemektir.
Ya da daha acısıyla yüzleşsinler, Allah muhafaza ama bir afet sonrasında yakınlarını kaybedebilecek olan o savunduklarını iddia ettikleri dar gelirli yurttaşlarımızı teselli etmek için ne söyleyebilecekler? “Yakınını kaybettin ama rantı da onlara yedirtmedik” diyerek mi teselli edecekler? Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme indirgeyip kestirip atanlar, o savunduklarını iddia ettikleri afet riski altında yaşayan dar gelirli yurttaşlarımızın başını yakmasınlar, kendilerine de güldürtmesinler.
Kentsel dönüşüm, büyükşehirde yaşamanın sağladığı kentsel refahın, artık geniş halk kesimlerine de yayılabilmesi için elimizdeki biricik şanstır. Şehrin kurallarını, dar gelirli kesimlere daha fazla sosyal olanak sağlayacak şekilde değiştirebilme fırsatı olarak kentsel dönüşüm, kestirip atılmak bir yana, üzerine titrenmesi gereken bir fırsattır.
Böyle bir kentsel dönüşüm mümkün olsun diye kalemle-fikirle mücadele etmeden içine düştükleri bu istemezugculuk niye?
Savunuyor göründükleri kesimleri aslında (o da en iyi ihtimalle) kaderine terketmek niye?
Başka bir kentsel dönüşüm mümkün (olmalı). Evet, başka bir kentsel dönüşüm hakikaten zor. Fakat bu olmalı. Piyasa temelli olsa da, insanlarımızı yoksulluk adacıklarına hapsetmeden, başta mülkiyet olmak üzere haklarına saygı duyarak, onları yerlerinden etmeyip artık kentsel refahtan daha fazla pay alabilecekleri “başka bir kentsel dönüşüm mümkün”.
Sözün özü, kolaycılığa kaçarak kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme indirgeyip kestirip atma, afet riski altında yaşamak zorunda olan yurttaşlarımızın sorunlarını gör, onlara elini uzat, umut ol; ya da gölge etme başka ihsan istemez. Tercih senin.
Sosyolog Faruk Özcan