Kentsel dönüşüm konusunda uzman isimlerden Polinom Yapı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Umut Tahir Güneş, “Sadece yapıları yenileyerek kent depreme dayanıklı hale gelmez. Kent insanının bakış açısı ve altyapı da yenilenmeli ve kentsel dönüşüm bütüncül olarak ele alınmalı.” dedi.
Kentsel dönüşüm konusunda uzman şirket Polinom Yapı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Umut Tahir Güneş, deprem bağlamında kentsel dönüşüme ve şimdiye kadar hiç dile getirilmemiş olan bina kullanım bilincinin olmamasına dikkat çekiyor. Güneş “Öncelikle ‘deprem öldürmez bina öldürür’ sloganından yola çıkarak binaların yenilenmesi ile güvenlik sağlanacağına inanmak bence eksik olur. Sadece yapıları yenileyerek kent depreme dayanıklı hale gelmez. Kent insanının bakış açısı ve alt yapı da yenilenmelidir” diyor.
17 Ağustos depreminden sonra faturanın hep inşaat firmalarına kesildiğini belirten Güneş önemli bir konuya daha vurgu yaparak “Oysa şuna hiç dikkat edilmedi. Halkımızda bina kullanma bilinci yok. İnşaat şirketi binayı teslim etmiş, üzerinden 10-20 yıl geçmiş. Ama bina hiç bakım görmemiş, statik durum değişikliklerine bakılmamış. Sonrasında depremde bina yıkılmış. Burada inşaat şirketinin suçu var mı?” diyor. Güneş, 17 Ağustos depreminde yıkılan pek çok binada ciddi değişiklikler yapıldığının tespit edildiğini ve bu durumda öldüren bina sendromunun ortaya çıktığını belirterek, “Kentsel bilincin ve bina kullanım bilincinin önemi burada ortaya çıkıyor. Bazı inşaat şirketleri hatalı davranmış olabilir. Fakat bunu genele yaymak doğru olamaz. İnşaat şirketleri toplu katliam kurumları değildir” diyor.
Depremden korunmanın yolunun eğitimden geçtiğini özellikle vurgulayan Güneş, binaların kullanıcılar tarafından bilinçli kullanılması için halka eğitim verilmesiyle sağlanabileceğini söylüyor. Güneş “Eğitim programlarının, diziler kadar olmasa bile, halk tarafından ilgiyle izlenmesinin bir yolu bulunmalıdır. Unutmayalım ki bir deprem kentinde yaşadığının farkında olmayan, evini ve iş yerini bu tehlikeye göre yapmamış ve döşememiş insanlarla bir kenti depreme hazırlamak ve burada deprem güvenli bir yaşamı sürdürmek mümkün değildir.”
Bu durumun da ancak kentte yaşayan herkesin yönetimle bütünleşip bir seferberlik havasıyla iş ve güç birliği yapmasıyla değişebileceğini belirten Güneş sözlerine şöyle devam etti: “Bir kent; toplum, altyapı, yapı stoku, çevre ve yönetim sistemi gibi ana bileşenlerden oluşur. Eğer o kent deprem tehdidi altında ise deprem güvenli hale getirmek için tüm bu bileşenleri bütüncül bir anlayışla kentsel dönüşüme tabi tutmak gerekir.”
Bilinçli toplum yaratmanın yanı sıra bir kentin depremden zarar görmemesi için güvenli alt yapısının ve güvenli yapı stoğunun bulunmasının da son derece önemli olduğunu vurgulayan Güneş “Depreme dayanıklı pahalı yapı demek değildir. En güvenli yapı deprem sonrası insanların içinden sağ olarak çıktıkları yapıdır. Yapıların deprem güvenli hale getirilmesi, yönetimin ve halkın iş ve güç birliğiyle sağlanmalıdır. Bu konu asla bir müteahhitlik projesi olarak görülmemeli ve kentin rantı yüksek semtlerinde sürdürülmemelidir. Öyle veya böyle kentteki her evi kapsayacak şekilde yapılmalıdır” diyor.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM GECEKONDU ISLAHI VEYA BİNANIN MÜTEAHHİDE VERİLMESİ DEMEK DEĞİLDİR”
Güneş, deprem bağlamında bugün uygulanan kentsel dönüşüm projeleri hakkında da görüşlerini belirten Güneş, uygulanmakta olan kentsel dönüşüm projeleri ya yerel yönetimler tarafından ‘gecekondu ıslah projesine’ veya vatandaşlar tarafından binaları ‘müteahhide verme’ şekline dönüştürüldüğünü söylüyor. Güneş kentsel dönüşüm çalışmalarıyla ilgili sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu yollarla deprem gerekçe gösterilerek imar ve iskân izni daha kolay ve daha kârlı olarak alınmaktadır. Ancak bu tür çalışmalar ya rantı yüksek yerlerde veya çok kısıtlı yapılarda yapılmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu ne yapacağını bilmeden beklemektedir. Muhtemelen kentsel dönüşümün girmediği yerlerde yaşayan milyonlarca insan beklenen depreme hazırlıksız olarak yakalanacaktır.”
Bugünkü kentsel dönüşüm ağırlıklı olarak bazı belediye ve müteahhitlerin gündeminde olduğunuı belirten Güneş, depremin herkesi ve her yeri etkileyeceğini sözlerine ekliyor. Ciddi bir araştırma yapmadan depremde nerenin nasıl etkileneceğini kimsenin bilmediğini söyleyen Güneş, “Yapınızın sağlam veya çürük olduğuna siz karar verin diye sorumluluğu vatandaşa yüklemek de doğru değildir. Bizim gibi kaderci toplumlar kendilerine bir şey olmayacağını ve kendi yerlerinin sağlam olduğunu düşünme eğiliminde olacaklardır. Eğer kentsel dönüşümü devlet eliyle tüm kente yaymaz ve kentte yaşayan herkesi bu işin içine çekmez iseniz, yârin dönüşüme uğramamış yerlerdeki can kaybının hesabını veremezsiniz” diyor.
Deprem gerekçesiyle kentsel dönüşümün başlatıldığı İstanbul’da yönetimin kent planlaması konusundaki bazı karar ve tasarruflarının endişe yarattığını da belirten Güneş, “Kentte neredeyse bulunan her boş arsaya veya yeşil alanlara bina yapılıyor ve nüfus yoğunluğu artırılıyor. Üstelik de bu binalar birçok semtte gökdelen şeklinde oluyor. Henüz daha yönetmeliği, standardı, denetim ölçüt ve mekanizmalarının yeterince oluşturulmadığı bu yüksek yapıların beklenen depremdeki performanslarının ne olacağı endişe konusudur. Riski daha da artırdıkları muhakkaktır” diyor. 3. havaalanı, 3. köprü ve kanal projeleri hiç kuşkusuz iyi niyetle ve daha iyi hizmet amacıyla planlandığını vurgulayan Güneş, ancak İstanbul gibi bir deprem kentinde istenilen her projeyi ve her tip yapıyı yapma lüksünün olmadığını belirten Güneş “Riski daha da artırmamak aklın ve bilimin gereğidir” diyor.
Akşam