Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Habertürk Gazetesi’nden Balçiçek İlter’e verdiği röportajda Kapalıçarşı hakkında konuştu. Mustafa Demir’in Kapalıçarşı’nın restorasyon sürecinden bahsettiği röportaj şöyle:
Buluştuğumuzda Kapalıçarşı tadilatı için onay çıkmıştı ve büyük heyecanla, adeta gözleri parlayarak bölgenin potansiyelini, yapılacak yeni projeleri anlatıyordu bana. Projeci kimliğiyle ve çalışkanlığıyla tanınan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ile Kapalıçarşı’nın çatısında objektife gülümserken tarih 14 Temmuz’du. İkimizin de aklının ucundan bile geçmezdi kuşkusuz, tam 24 saat sonra yaşananacaklar. O gün Demir’e 17 Aralık sürecindeki gözaltı deneyimini sorduğumda “Yaşam ince bir çizgi” diye anlatmıştı, 2 gün önce tekrar buluştuğumuzda bu sözünü anımsattım, belli belirsiz bir gülümsemeyle yanıt verdi:
“17 Aralık için kişisel kıyametim diye düşünmüştüm, sonra milletin kıyametinin yaşanabileceği bir 15 Temmuz geçirdik. O günün iki kahramanı var kuşkusuz. Bilge güç ve feraset sahibi Türk milleti ve inandığımız, güvendiğimiz, darbe gecesi son derece dik duruş sergileyen liderimiz Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.’’ Pazartesi Sohbeti’nin bu haftaki konuğu, başarılı belediyeci Mustafa Demir… Demir ile sadece yaşanan darbe girişimini değil, bölgenin turizm potansiyelini ve Kapalıçarşı’yı da konuştuk…
“17-25 ARALIK MEĞER BÜYÜK DEPREMİN ÖNCÜSÜYMÜŞ”
Partinin kuruluşundan beri varsınız, 12 yıldır belediyecilik devam ediyor, tatsız olaylar da yaşadınız, gözaltına alındınız… “Bu süreç size ne öğretti?’’ diye 14 Temmuz günü sormuştum ve siz “Ziya Paşa’nın meşhur bir sözü var: ‘Meydana düşen kurtulamaz seng-i kazadan.’ Tarihi Yarımada, siyaseten ve hizmet açısından önemli bir bölge. Neyse bizim kaderimiz, onu yaşıyoruz. Bakın saraylarla çevrili bir bölgede belediye başkanlığı yapıyorum. O sarayların altında zindanlar var. Gözaltına alındığımda, sarayla zindan arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu gördüm ben. Ortası yok. Nefsim açısından önemli bir dönemdi, toplam 4 gündü ama çok farklı bir duyguydu. Hayatıma daha derin yaklaşma fırsatı verdi bana” diye yanıtlamıştınız. Peki, 15 Temmuz sizin için ne ifade ediyor?
17-25 Aralık sürecinde insan olarak ne kadar ani değişikliklerle karşı karşıya kaldığımızı fark etmiştim. Tahmin edemeyeceğim, hiç düşünemeyeceğim şeylerle karşılaştım. O dönem kendi açımdan 17 Aralık öncesi ve sonrası olarak düşünüyordum. 17 Aralık’ta bizlerin fert olarak yaşadıklarını 15 Temmuz’da bir millet, bir ülke yaşadı.
17-25 Aralık süreci meğer asıl büyük depremin bir öncüsüymüş ama o zaman haberimiz yokmuş. Ülke ve millet olarak bir gecede kaderin nasıl değişebileceğini yaşayarak gördük. Dün Başbakan’ımız işadamlarına dedi ki: “Paranıza bakıp fiyaka falan atmayın, eğer 15 Temmuz’da bu millet bu darbeyi engellemeseydi, sizin paranız da fiyakanız da olmazdı!” Ne para pul ne başka bir şey, ne kimlik, ne yer, ne mekân, ne iş, ne onur, ülke olarak perişan olacaktık.
-Zaten hedeflenen oydu…
Kesinlikle… Amaç bir iktidar değişimi değildi. Cumhurbaşkan’ımıza suikast düzenlediler, Meclis’i bombaladılar, düşünsenize. Bu çılgınlıktı. Hedef Türkiye’de sürdürülebilir kaotik bir ortam oluşturmak. Batı’nın tutumundan görüyoruz zaten, köşe yazılarından, Daily Telegraph, Foreign Policy yazılarından görüyoruz. Suriye ve Libya örneği gibi bir durum hedeflendi.
-“17-25 Aralık öncüymüş” dediniz…
Evet. O zaman o benim kendi kıyametim diye düşünmüştüm. “Kıyamet şöyle kopacak, Deccal şu gün çıkacak” der ya 700 yıl öncesinin kitaplarına baktığınızda… Gençken çok kafa yorardım. 30’lu yaşlara gelince, insanın ölümü kendi kıyametidir noktasına gelmiştim.
17 Aralık’ı yaşayınca kendi nefsimle, kendi kıyametim diye düşündüm ama ülkeyi ilgilendiren daha büyük bir darbe, kıyamet tahmin edemedim. Danışmanım mart ayında Michael Rubin’in bir yazısını getirdi, “Türkiye’de tam darbe yapma zamanı” diyor. “Olur mu böyle bir şey canım?” dedim, inanmadım, attım kenara, bunların, FETÖ’nün bu kadar güçlü, global olduğunu bilmiyordum.
-Millet bozdu oyunu…
Milletin feraseti ve Cumhurbaşkan’ımızın duruşu, liderliği… Müthiş bir dünya planını bozdu bu iki unsur. ABD Dış Politika ve Savuma Komitesi üyesi Joseph Nye, gücü tarif ederken, sert ve yumuşak gücü birlikte kullananlara “Akıllı güç” diyor. Ve tarihi birikimi olan milletlerde bulunan “bilge güç”ten bahsediyor. İşte o gece bu milleti harekete geçiren bu bilge güçtü, o ferasetti.
Tarih, kültür, inanca, ahlaka coğrafyaya dair insanların adeta genlerine işlenmiş bir geçmiş olması. Bakın daha somut örnek vereyim; havaalanına bu insanlar gittiler, teröristleri oradan aldılar, oralarda freeshop’lar vs. var, her şey ortada, hiç kimse hiçbir şeye dokunmadı bile, bakın İtalya’da depremden sonra yağma oldu. Türkiye’de bir cam kırılmadı, zarar verilmedi. Batılı güçlerin parmağını biliyorduk ama hiçbir ülkenin bayrağı dahi yakılmadı protesto için. Sessiz bir anlaşma, yazılmamış bir sözleşme…
-Ardından demokrasi nöbetleri geldi…
Tıklım tıklım dolu meydanlar. Normal şartlarda eşlerini insanlardan sakınan, kollayan hayat tarzına sahip insanların hanımları bile herkesle iç içeydi. Bir tane sıkıntı, gürültü olmadı. Vatan Caddesi’nde insanlar sabah ezanına kadar kalıyorlardı, bir çiçek dahi koparılmadı, düşünsenize.. Milletimizin olağanüstü özelliklerin ortaya çıktığı bir zaman dilimiydi. Ardından Yenikapı ruhu geldi ve keşke bu ruh bozulmasa, bizi bir arada tutan vatan, bunu çok daha net gördük. İbni Haldun, “Coğrafya, toprak kaderdir” der. Rahat etmemiz mümkün değil, tehlike de geçmedi. Türk halkı evrensel değerlerden vazgeçmez, yönünü başka tarafa dönmez. Batı değerleri, evrensel değerler kazanılmış değerlerdir. Ama Müslüman bir ülke olarak Doğu değerlerimiz de vardır. 15 Temmuz kimyamızı toplum olarak bozdu, yaşadıklarımız kolay işler değil ama ortak paydamız TC vatandaşı olmaktır.
‘HER ŞEYE RAĞMEN TURİST GELİYOR’
-Darbe girişimi sonrası bölge nasıl etkilendi?
Ramazanda önce Sultanahmet, ardından Saraçhane’de bombalar patladı. Tam biraz toparlandık, havaalanı saldırısı geldi ve en ağırı o oldu. “Daha başka ne olur canım?” diye düşünürken darbeye kalkıştılar. Her kesimi etkilediği gibi turizmi de çok etkiledi, Sultanahmet’te büyük sıkıntı yaşadık ama her şeye rağmen müthiş bir potansiyelimiz var. 3 medeniyete ait değerler var ülkemizde. Kilise, havra, cami yan yana üstelik. Fatih, bunu çok net soludukları bir alan. Her şeye rağmen turist geliyor, müthiş mutlu oluyorum. Daha da iyi olacağız.
Anıtlar Kurulu ile çok verimli toplantılarımız oldu ve plan notları alındı, turizm yatırımcılarının Tarihi Yarımada’da yüzlerini güldürecek bir dizi kararlar alındı. Mesela, artık 2. derecede koruma bölge alanında olan projeler için yatırımcının, tarihi eser komşuluğu yoksa Anıtlar Kurulu’na başvurmaları gerekmeyecek. Çünkü bir projenin onaylanması en az 3 yıl sürüyor, bu da yatırımcıyı kaçırıyordu. Bunun önüne geçtik. Ayrıca iskânlı ve ruhsatlı binaysa, örneğin otele dönüştüğünde imar planındaki yükseklik uygulanıyordu.
Uzlaşılan konu bugün eğer bina iskânlıysa vatandaşın kazanılmış hakkıdır, fonksiyon değişikliğinde binasını kesmesine, küçültmesine gerek yok artık.
-Gelelim Kapalıçarşı’ya…
Kapalıçarşı çalışmasına 2009 yılında başladık. Burası İstanbul’un ilk 4 sembol değerlerinden biridir. Terör saldırılarından önce yılda 92 milyon insanın geldiği bir yerde en çok ziyaret edilen yer. Time Dergisi’nin 2014 haberine göre British Museum, Tac Mahal’den bile daha çok ziyaret edilen bir mekân.
2013’te dünyada en fazla ziyaret edilen ilk 10 arasında yer aldı. 554 yıllık bir tarihi eser. Burası hanlarla birlikte 110 bin metrekare. toplam 3125 dükkân var. 25 bin insanın çalıştığı, 97 çeşit malzemenin satıldığı bir yer. Şehir gibi adeta. 2 bin 700 parseli 5.5 yılda projelendirdik.
-Akşamüstü erken kapanıyor Kapalıçarşı; bu sorun değil mi örneğin?
Erken kapanıyor, pazar günü açılmıyor. Yurtdışından geliyorlar, en önemli destinasyon pazar günü kapalı. Ben turist olsam hayal kırıklığına uğrarım. Mısır Çarşısı’yla konuştuk, ruhsatı verdik, orayı hallettik, pazarları açık.
Kapalıçarşı’nın yönetimi yoktu ve hukuki altyapısı yoktu. Özel yasa gerekiyordu ve halledildi. Yönetim kurulu için seçim oldu ve kurul oluşturuldu. Hem akşam geç saate kadar açık olması, yani gece 22.00’ye kadar hem de pazarları açılması gündemimizde. Olacağına inanıyorum. Bu sorunun aşılması gerektiğine inanıyorum.
-Restorasyon ne kadar sürecek?
Altyapı projeleri çok önemli. Güçlendirilmesi, çatısı, ısıtması soğuması, camekânlarının değiştirilmesi yani çarşının anayasası oluşturuldu. Çatı, altyapı ve güçlendirme olarak 3 aşamalı bir proje. Çatının ihalesini yaptık, ilk kiremitlerini koyduk, 1 milyon 200 bin kiremit, 39 bin metrekare bir alan. 2017 Aralık ayında inşallah bitecek. Çarşıyı sudan, nemden kurtaracak.
Altyapı çalışması için ihale aşamasına gelindi. Süslemeyle ilgili projeler de onaylandı. Ortak mekânlar konusunda esnaf yenileme yapmaya zorunlu. Yönetim her şeyiyle ilgilenecek. Kapalıçarşı hasta evet. Teşhisi bulduk, tedaviye başladık, 10 yıl içinde bütün bunlar bitecek. 10 yıl uzun gibi geliyor ama bir restorasyon için, hele Kapalıçarşı için hiç de uzun değil.
-Ne kadar restorasyon yaptınız? Bolca eleştiri de alıyorsunuz.
200’e yakın orta büyüklükte tarihi eserlerin restorasyonunu yapıp bitirdik. Projelerine devam ettiklerimiz var. 10 bin 500 tarihi eserin içindeyiz, züccaciyeci dükkânı gibi, çok hassas hareket etmeye çalışıyoruz. Eğer eleştiri gelmiyorsa yeter, yoksa teşekkür falan beklemiyorum çünkü öyle bir gelenek yok.
Siyasetçi ölmeden önce teşekkür beklememeli, Türkiye gerçeği. Yegâne motivasyonum sokakta gülen yüzle sıcak uzatılan eller. Eleştiri yapıcıysa sonuna kadar dinlerim ama bizde maalesef işleyen demirin ışıldamasını engellemeye yönelik üsluplar var.
‘BELEDİYE BAŞKANI HAYAL KURMALI’
-Belediye başkanı nasıl fark yaratır?
Hayalle. Belediye başkanı hayal kurmalı, yapısı öyle olmalı ama ayakları yere basan hayallerden bahsediyorum. Bu hayallerin gerçekleşeceği ortamları görmezseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Başkan uygulamada mutlaka işin başında durmalı, o kadar tecrübe ettim ki, ekip önemli ama işin sahibi başından sonuna kadar başında olmalı.
-Sizin hayaliniz nedir?
Steve Jobs “İnsanlar olanı, mevcudu geliştirmeyi hedeflerler, ben yeni hayaller kurdum!’’ demişti. Biz de öyle yapmışız ama bunu ifade edecek zamanımız olmamış. Her sabah evden hayal kurarak çıkarım. Siyasetçinin hayali sorulmaz ama ben beklediğimden çok daha fazlasını görmüş şanslı bir insanım.
Habertürk