Kanal İstanbul projesi ile ilgili hazırlık çalışmalarının devam ettiğini belirten F. Güldemet Sarı, “Sıfırdan her şeyi ile dört dörtlük bir ilçe inşa edilecek ve burada hiç bir şekilde çarpık kentleşme olamayacak” dedi.
Kabinenin en yeni yüzü, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Türkiye’nin “erkek işi” ezberini bozan bir iş ve siyasi deneyimle Ankara’ya geldi. Nüfus kütüğünde Malatya’nın Darende İlçesi kayıtlı olmasına karşılık dedelerinden Adana’da yaşayan bir kadın olarak yapsat müteahhitliği yapıyordu, yatırımcı bir bakanlığa atandı. Politikaya 2008 yılında; filmlere, edebiyatımıza “toprak ağalığı” sistemi ile konu olmuş Çukurova’nın ilk AK Parti ilçe başkanı olarak girdi. 1980’lerde Tarsus Amerikan Koleji’nde eğitim gören toplam 117 kişi arasında yer alan 21 kız öğrenciden biriydi. Beytepe Mahallesi’ndeki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeni 19 katlı ana hizmet binasının içi çiçekten geçilmiyor. Kutlamalar için gönderilen orkidelerle kaplı odasının yanı sıra içi en yeşil bina olmuş!..
Sarı’nın makam katına çıktığımda, saat 18.00 olmasına rağmen bekleme odası ziyaretçilerle doluydu. Gece saat 23.00’e kadar bu düzen sürüyormuş. Bakan yemeğe bile çıkamıyor, arada çorba içiyormuş. Bir saate yakın süren görüşmemizde sık sık “potansiyel” kelimesine vurgu yapan Sarı’nın yol haritasında; Anadolu’da kültürel dokuya uygun ve mahalle hayatına olanak veren yatay yerleşimler inşa etmek ve Paris Sözleşmesi’nde taahhüt edilen 2020 hedefini tutturmak var… Bakan ile ilgili ilk bilgiyi vereyim; yakın çevresinde “Demet” adını kullanıyor. “Önceki mevkidaşlarınıza da bakarsak, yap-sat müteahhitliği bu bakanlık için belirlenen kriterlerden biri gibi” diye soruyorum. Bakan şöyle anlatıyor: “Muhtemelen siyasette bu partinin içinde çalışmış olmam, mimar olmam, kamu müteahhitliği falan değil, serbest çalışıyor olmam etkili olabilir… Adana’da son 5-6 yıldır kardeşimle kurduğum firmamla, yap-sat müteahhitliği yaptım. Baba (Yücel Sarı) İstanbul’da İTÜ’de okudu, mimar olarak Adana’ya gelip müteahhitlik yaptı. Sağlık problemlerinden dolayı bir süre iş yaşamına ara verdi. Kardeşlerimle üniversiteyi bitirip, iş hayatımıza babamızın bıraktığı yerden devam ettirdik.”
Gelelim sorulara…
– Bakanlığın “Şehircilik” tarafında gündeminizin ilk sırasında hangi konu yer alıyor?
Kentsel dönüşüm. Kadim şehirlerimize; doğal, kültürel, mimari mirasımıza bakanlık olarak sahip çıkmak, olmazsa olmazımız. Yöresel mimari etikleri ile yapılmış köy projelerimiz var. Köylerde isteyen vatandaşlarımıza veriyoruz.
– Sizde “kentsel dönüşüm” ifadesinin karşılığı nedir?
Klasik olacak ama “yaşanabilir alanlar”; konutun kendisinden tutun da, sosyal donatıları, yeşil alanı, parkları, sosyal, dini, eğitim tesisleri… Dikey yerine yatay yapılaşmaya vurgu yapıyoruz. Artık kentlerde yatay yapılaşmaya dönmeliyiz. Aynı kültürel dokuyu sürdürebiliriz.
– Yeterli arsa var mı?
Rezerv alanları kullanıyoruz, oluşturuyoruz. Kentsel dönüşüm denince aklımıza İstanbul, Ankara, İzmir geliyor ama Anadolu’nun farklı bölgelerinde mütevazı illerimizde var. Bunların da kentsel dönüşüme ihtiyacı var.
– Gayrimenkulde, rant vergisi, yabancıya satış tartışmaları yarım kaldı; nereden devam edeceksiniz?
Değer artış payı dediğimiz olay eylem planımızda var zaten. Henüz bu konular, netleşmedi. Oda ya da sivil toplum örgütlerinin getirdiği raporlardan ortak kanaat çıkarabiliriz.
– İstanbul belli yerlerdeki yoğunluklar nedeniyle yaşanması güç bir kent. Belediyeler ve ilgili bakanlıklarla bir “kent kurulu” oluşturma girişimi olur mu?
Yapılabilir tabii. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ımızın talimatı ile olabilecek bir şey. İstanbul bir cazibe merkezi. Herkes şehrin kalbinde yer almak istiyor. Kanal İstanbul ile aşırı yoğunluğu azaltma fırsatımız olacak. Kanal İstanbul’un alternatif yaşam merkezi olacağını düşünüyorum.
“KANAL İSTANBUL’DA ÇARPIK KENTLEŞME OLMAYACAK”
– Kanal İstanbul hangi aşamada?
Proje çok büyük, hazırlık çalışmaları devam ediyor. Hazırlık çalışmaları noktasında kısa bir brifing aldım. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan’ı bilgilendireceğiz. O kadar yoğunuz ki; 3 aylık- 6 aylık planlarımız var. …
– Yeri belli mi?
Taslak olarak ön çalışma yapılıyor. Hiçbir şey sabit değil şu anda. Kanal olduğu için asıl olarak Ulaştırma Bakanlığı’nın konusu. Biz kanaldan sonra oluşacak, iki yakanın şehirleşme planlarını gerçekleştiriyoruz. İki bakanlığın çalışmalarını bir araya getirip, ortak bir brifing vereceğiz.
-Kanal İstanbul mimari çevrelerde tartışma yaratıyor, sizce gerekli bir proje mi?
Açılması çok iyi olur. Boğaziçi’nin doğal gelişimi dışında, suni bir kanal yapılıyor ama, bu güzel ya da faydalı olmayacağı anlamına gelmez. Örneklerini dünyada çok gördük. Katar’da, Dubai’de deniz içine şehir yapılıyor. Tamamen kontrolümüzde olacak bir yapılaşma, yeni şehircilik anlayışımızın pilot olarak sergilendiği alan olabilir burası. Çok potansiyele sahip. O açıdan baktığınızda sıfırdan her şeyi ile dört dörtlük bir ilçe inşa ediyorsunuz ve 5-10 yılda temelinden çatısına kadar bitmiş bir halde sunacaksınız. Burada hiç bir şekilde çarpık kentleşme olamayacak. Sokaklar ve altyapısı tamamlanmış…
“KÖMÜRDEN VAZGEÇEMEYİZ”
– Bakanlığınız ilk olarak hangi konuları ele alacak?
İklim değişikliği stratejimiz var. 2030 yılına kadar sera gazının yol açtığı emisyon artışında, yüzde 20 azalım hedefliyoruz.
– Birincil mücadele alanı santrallar mı, konutlar mı, sanayi mi olacak?
Ana payı enerji ve ulaştırma alıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın da pozitif anlamda katkısı var: Yutak alanları, yeşil alanları artırarak çevre tahribatını önleyebilir.
– ÇED raporundan muaf ihaleler devam edecek mi?
Tablo ortada: Eğer bugünkü durum sürerse, senaryolara göre Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi dışında kalan tüm bölgeleri kurak alan olacak. O yüzden yenilenebilir enerjiye dönmemiz lazım. HES’lerle, nükleer, rüzgâr ve güneş enerjisi ile takviye etmeliyiz. Enerji kaynağı olarak petrolümüz yok ama kömürümüz var. Ondan vazgeçemeyiz. Gelişmekte olan bir ülke olarak tamamen dışarıya bağımlı hale gelemeyiz.
“KENDİMİ HİÇ KENARDA HİSSETMEDİM”
– Siyasete 2008 yılında atılıyorsunuz, aile olarak oyunuzu hangi partiye verirdiniz?
Çok öncesinden de AK Parti’den davet alıyordum. Ancak babamın rahatsızlılığı nedeniyle uzun süre hastanede kalıyordum, vakit ayıramadım. Ağabeyim (Bekir Sarı) 2007 yılında AK Parti milletvekili adayıydı. Biz 2002 yılından beri AK Parti’ye oy veren normal vatandaşlardık… Daha önceleri, ANAP’a, DYP’ye oy verdik.
– Çukurova’da muhafâkâr bir partide, kadının liderliğini kabul ettirmesi zor değil mi?
Kendimi hiçbir dönem dışarıda ya da kenarda hissetmedim. Dışarıdan gördüğünüz gibi Adana’da kadın-erkek ayrımı sert değildir. Özellikle köklü ailelerde anneler ön plana çıkabiliyor. 15 ilçeden 14’ü erkek başkandı. Sayın Cumhurbaşkanı’na, Sayın Başbakan’a bir istek iletileceği zaman, “Bayansın sen iste” diye beni öne attıkları bile oluyordu.
– Bakanlığınızda “kadın penceresi” açar mısınız?
Bir insanın işini doğru yapması, nitelik üst kriterdir. Kadın olması daha da güzel olur. İstihdam noktasında kamuda ve diğer alanlarda kadınlar çok daha fazla olmalı. Yönetici kademesinde güzel noktaya geldik, bunu devam ettirmemiz lazım.
Habertürk – Serap Yılmaz