Murat Kader, proje bazında İstanbul’un güzel olduğunu söylerken, şehir bazında aynı güzelliği yaşayamadığına dikkat çekiyor.
Projelerinde belki de en çok ‘su’ ögesini kullanan mimar olan Murat Kader’le doğal olarak en sevdiği yerlerden birinde, Boğaz’da denize nazır bir mekanda buluşuyoruz. İstanbul’un son 20 yılında ama özellikle 10 yılında büyük karma projelerle damgasını vuran Kader, tıpkı su gibi tüm doğal kaynakları bir şekilde yönettiklerini söylüyor. Daha önce gezdiğim bir projesinde, binaların konumunu ‘fön rüzgarlarına’ göre belirleyip, yazın en sıcak gününde tüm proje alanını nasıl serinlettiğini görünce tabi ki bu yorumuna inanmamam mümkün değil. Kader’in bir başka dikkat çektiği nokta ise artık tasarımın günlük hayatın içinde, Güngör Uras’ın meşhur Ayşe Teyze’sinin kağıdında kaleminde olması. Bu sayede mimarların kıymetinin bilindiğini söyleyen Kader, “Hani Güngör Hoca’nın meşhur Ayşe Teyzesi var ya, sokaktaki insan, Ayşe Teyzem artık projeleri okumaya başladı. O okumaya başladığı an tasarımın önemi ortaya çıktı. Bizi mimar yapan yatırımcı değil Ayşe Teyze’dir” diyor.
‘İlişkimiz sınırlı’
Murat Kader, proje bazında İstanbul’un güzel olduğunu söylerken, şehir bazında aynı güzelliği yaşayamadığına dikkat çekiyor. Bunu, ‘İstanbul’la ilişkimi eskisine göre sürekli sınırlamışım’ diye anlatan Kader, yaya olarak içinde bulunulabilen en fazla alanın en yoğun keyfi verdiğini dile getiriyor.
Kader, “Evet İstanbul şu an biraz şantiye halinde. Aslında tasarımı yansıtarak bizler tarafından geliştirilen alanlar bu yapılaşmanın artık yıllar sonra daha güzel ve kalıcı bir şehre bizi götürmesine destek veriyor. Ancak tasarlanmış proje yüzdesi yüzde 30’u zor buluyor. Projelendirilmiş olması tasarlanmış anlamını taşımıyor. Yaya olarak, şehirli olarak bu şehri yaşamanın zevki daha fazlaydı. Ama her geçen gün yaya olarak yaşam alanı üretmekten ziyade artık bir noktadan bir noktaya gidelim ve o noktada ne yapacaksak yapalım demeye başladık. Alt uydu yaşam alanlarına bölünmeye başladı. Bu aslında bir şehirden beklenen bir şey değil” diye konuşuyor.
‘Savaşmayı bıraktık’
‘Yatırımcıyla artık savaş yapmayı bıraktık’ diye anlatan Kader, Türkiye’nin önde gelen ilk 10 yatırımcısıyla da çalıştıklarını ve artık yatırımcının da kendilerinin de bu şehir için çağdaş ve sürdürülebilir projeler üzerinde fikir birliğinde olduklarını vurguluyor. Hâlâ üzerinde ‘savaşılan’ noktayı ise ‘sosyal donatı alanları’ olarak gösteren Kader, şöyle devam ediyor:
“Belki de tek savaşımız şehirle projenin kesiştiği nokta olan sosyal donatı alanları. Kamu ve özel sektör bir araya gelerek parça parça değil, çok daha oradaki nüfusa saygılı şekilde alanlar bırakmalı. Hiç kullanılmayan gidilemeyen okul alanları, gidilmeyen parklar var. Oysa ki şehirde pek çok insanın gidebileceği bir yerde, öyle büyüklükte tercih edilse hem doğru bir görsele ulaşılacak hem de şehre ve insana saygılı olacak. Özel sektörün yapmış olduğu kentsel dönüşümden fazla aslında kamunun sosyal ve rekreasyon alanı üretecek projeye imza atması lazım. Kamunun elindeki arsaları hasılat paylaşımıyla vermeden o ihtiyacı karşılayacak alanlar olarak elinde tutması gerektiğine inanıyorum.”
Üç yaşında Japonya hayali!
‘Hep olmak istediğim yerdeyim’ diye kendi hikayesinden bahseden Kader, üç yaşında annesinin bir kaset çalara kaydettiği konuşmasında geçen hayalinin de ‘mimar-mühendis’ olmak olduğunu aktarıyor. Kader, konuşmayı şöyle özetliyor:
“ Annem ‘ne olacaksın’ diye soruyor, ben ‘mimar mühendis’ olacağım diyorum. ‘Peki mimar mühendis olup ne yapacaksın’ diyor, ‘Japonya’da 101 katlı bina yapacağım’ diyorum. Japonya çağrışımını tam bilemiyorum ama o zamanki araba modasından herhalde. ‘Peki Japonya’da 101 katlı binayı ne yapacaksın’ diyor, ‘Japonya’da yapacağım ama tüm kumunu Sakarya’dan götüreceğim’ diyorum. Babam Bolu’da inşaatçılık yapardı, tüm kum Sakarya’dan gelirdi herhalde öyle bir kulak dolgunluğu oldu. ‘Yaptın ne yapacaksın’ diye soruyor, ‘101. katına çıkacağım yukarıdan aşağıya taş sallandıracağım’ diyorum. ‘Neden’ diyor, orada kayıt kesiliyor.”
MELEKLERİM VAR
Murat Kader, geleceğe dair neler yapmak istediğinden ve nerede olmak istediğinden hep emin olduğunu, hatta üniversite yerleştirme sonuçları açıklanmadan İstanbul’a gelip evini tuttuğunu söylüyor. Hayatının dönemeçlerinde ise ‘melek’lerle karşılaştığını belirten Kader, meleklerden birini şöyle anlatıyor: “Üniversite tercihlerinde sadece teknik üniversiteyi yazdım. Sarıyer’de evimi tuttum, Taşkışla’ya gittim. Bir kız cetveliyle okuldan çıkıyor. Herhalde üç-dördüncü sınıf öğrencisi. ‘Ben burada bir hocayla görüşebilir miyim’ dedim, ‘Gülsün Sağlamer’le git görüş’ dedi. İşte bunu söyleyen kız melekti. Hocam dedim ben Murat Kader, ‘evet ne istiyorsun’ dedi. ‘Hocam ben ekimde okula başlayacağım gelip bir bakayım dedim’, ‘ya kardeşim dalga mı geçiyorsun, sonuçlar açıklansın kazan gel öyle görüşelim’ dedi, tabi ben kafaya yazdım, kazandım yine gittim. Sonra arada kapıyı tıklatıp hocam merhaba ben geldim bir şey var mı derdim.”
Bir hayaliİçin ilk adım
‘Her gün işe yaklaştıkça arabayı daha hızlı sürüyorum’ diyen Murat Kader, çok fazla stajyer alarak gençler de destek vermeye çalıştıklarını anlatıyor. ‘Dünya star mimarları bizim gençlerimizden çıkacak’ vurgusu yapan Kader, İki Design Group olarak 80 kişiyle çalıştıklarını, yıl sonunda 100 kişi olmayı planladıklarını söylüyor, Kader, bir hayali içinse ilk adımı atmış, “Şirketteki altı arkadaşımızı ortak olarak atadık. En büyük Arzum İki Design’i ikinci kuşağa devredip yaşamasına imkan vermek.”
‘Kızım daha iyi anlarım diye çizerek anlatıyor’
Kader, kendisine ya da bir başkasına ne anlatırsa anlatsın çizerek, göstererek anlattığına dikkat çekiyor. Bu nedenle “Kızım da her şeyi herhalde daha iyi anlarım diye çizerek anlatıyor” diyen Kader, “Meslek bizi çok etkiliyor. Artık bir şeyi anlatırken, yemek tarifi bile olsa, kalem kağıt ve çizgilerle anlatıyoruz. Bir seyahatte bile yanınızda. Bundan hiç zarar görmedim. Evimizde de çeşitli oturma alanlarının yanında kağıtlar ve kalemler yer alıyor. Etrafımdaki insanları da etkiliyor. Kızım da mesela gününü anlatırken, ‘bak baba işte burada matematik hocam, burada edebiyat hocam’ diye göstererek anlatıyor. Bana söylenileni hatırlamam ve ismi hatırlamam çok zor ama görsel olarak her şey tamamdır” diyor.
‘Çekiç sallayana gidiyoruz’
Şehirlerin artık daha iyi planlandığını ve yasalarla katı şekilde plana uymayan her şeyin engellenmeye başlandığını aktaran Kader, bunun etkileriyle yapılan yapıların sürdüğünü, 5 yıl sonra bunun meyvelerini görmeye başlayacağımızı ifade ediyor. Tasarımcının ise bir projenin her detayında olmasını çocuğunu gelişimindeki her güne benzeten Kader, “Bizim için köpük makette başlıyor, son olarak ise ortaya çıkanın o köpük maketin aynısı olmasıyla son buluyor. bugün biz 12,5 milyon metrekareyi devretmişiz, 7,5 milyon metrekare sözleşmemiz var. Bunun 1 milyon metrekaresi dünyanın pek çok yerinde bir ömür demek” diyor.
Murat Kader inşaat aşamasının da kendileri için çok zevkli olduğunu anlatırken, en ufak bir uygulama hatasıyla başka bir işe dönüşecek projeyi işçisinden müdürüne kadar yatırımcıya anlattıkları gibi anlattıklarını söylüyor. Kader, “Orada çekiç sallayan insanla önümüzü ilikleyip projemizi konuşuyoruz. Kamplarında çay içmeye, yemek yemeye gidiyorum. Projeyi kime nasıl anlatıyorsam anlatıyorum. Ertesi gün çalışırken kendine, projeye daha dikkatle davranmasına destek olduğundan eminim” diye konuşuyor.
Murat Kader kimdir?
İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Bölümü’nden 1991 yılında mezun oldu, 1994 yılında ABD’de Pennsylvania Üniversitesi’nden yüksek lisans derecesini aldı.
Sema Eser Özsaruhan’la birlikte İki Design Group’u kurmadan önce, Türkiye’de Behruz Çinici, Viyana’da Marshalek & Laughclater Mimarlık ve Boston’da Wilk Mimarlık ofislerinde çalıştı. 1995 yılından itibaren İki Design Group’un çok sayıda projesinde öncül rol oynamakta.
Murat Kader’in mimarlıktaki ilgi alanları yapım teknolojileri ve tasarım yönetimi olarak öne çıkıyor. Mühendislik, şehircilik ve tasarım birikimleriyle yakından ilişkilenen ve sürekli bir araştırmaya dayanan dinamik ve ilerici mekânlar, Kader’in mimari yaklaşımının temelini oluştuyor.
Milliyet/Duygu Erdoğan
Bir yanıt bırakın