Araştırmalar, iş kararları verirken erkeklerin daha fazla risk almaya açık olduklarını; kadınların ise riskin daha fazla farkında olarak, daha sağlam yatırım kararları verdiklerini ortaya koyuyor.
İstanbul, işgücüne dahil olan kadınların sayısını artırmayı amaçlayan G(irls)20 Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı. Genç kadınlardan oluşan uluslararası G(irls)20 Heyeti, G(20) liderlerine, 2025 yılına gelindiğinde 100 milyonun üzerinde kadının işgücüne dahil edilmesi yönündeki taahhüde yönelik önerilerde bulunuyor.
İstanbul’da düzenlenen zirvenin konuşmacılarından birisi de Dünya Bankası yan kuruluşu Uluslararası Finans Kurumu (IFC) Toplumsal Cinsiyet Sekreterliği Başkanı Henriette Kolb oldu.
Kolb, özel sektörde cinsiyet eşitliği konularına dair farkındalığın artması için çalışıyor. 2013 yılında IFC bünyesine katılan Kolb, daha önce Cherie Blair Kadın Vakfı’nın CEO’su ve Uluslararası Hillary Clinton Kadın İş Liderleri Konseyi üyesi olarak görev almış. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Temsilcisi olarak Tony Blair’e Kudüs’te danışmanlık veren Ortadoğu Dörtlüsü’nde yer alan Kolb, Ortadoğu Barış Süreci adına BM Özel Koordinatörü olarak da görev üstlenmiş.
Görüşlerini aldığımız Henriette Kolb, “Dünyanın hiçbir ülkesinde cinsiyet eşitliği yok. Her ülkede kadın erkek arasında farklılıklar var ve ülkelerin tamamında kadınlar aile içi şiddete maruz kalıyorlar. Genel olarak yorumlamak gerekirse, gelişmekte olan ülkelerde kadınlar güvenilir sağlık hizmetleri, yol ve enerji gibi temel altyapı donanımlarından yoksunlar. Finansmana ulaşım, toprak mülkiyeti ve pazara erişim gibi sorunlarla daha fazla karşı karşıya kalıyorlar. Fakat yine biliyoruz ki, tüm dünyada kadınların çalışmasına izin verildiğinde ve kadınlar güçlendirildiğinde, kazançlarının yaklaşık yüzde 90’ını aileleri ve topluma; yani eğitime, beslenmeye ve sağlığa yatırıyorlar. Bu yatırımlar sayesinde toplumlar refahın artacağı yeni bir sürece girebilirler; çünkü sağlıklı ve eğitimli vatandaşlar ekonomik açıdan üretken bir toplum yaratabilirler” diyor. Kolb’ün yorumları şöyle:
IFC’de Toplumsal Cinsiyet Sekreterliği Başkanı’sınız. Bu görevi nasıl tanımlıyorsunuz?
IFC Toplumsal Cinsiyet Sekreterliği, girişimci, çalışan, lider veya müşteri olarak kadın ve erkeklerin eşit katılımını sağlayarak meslektaşlarımızın ve özel sektör müşterilerimizin işlerini güçlendirmelerini hedefliyor. Şirketlerin cinsiyet dengesini oluşturması ve bunun kalkınma sürecindeki sonuçlarını görebilmeleri için işbirlikleri gerçekleştiriyoruz; bilgi ve veri paylaşımında bulunuyoruz. Kadınların finansal katılımı, liderlikle çeşitlilik kültürü gibi akıllı cinsiyet çözümlerine yatırım ve danışmanlık sağlıyoruz.
IFC öncesinde kadınlar adına çalışmalar gerçekleştiren vakıf ve uluslararası organizasyonlarda görev aldınız. Kamu sektörü, özel sektör ve STK’ların kadın konularına bakışında farklılık var mı?
Özel sektörden müşteriler ile çalışmak, son derece pratik bir perspektif sunuyor: Özel sektörde kadınlar çalışan, girişimci, lider ve müşteri olarak rol üstleniyorlar ve şirketlerin hem yetenek havuzuna hem de üretkenlik kapasitesine büyük katkıda bulunuyorlar.
Öte yandan hiçbir sektör kadınlar ve erkekler arasındaki uçurumu tek başına kapatamaz. Hükümetlerin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşu liderlerinin bütünsel çözümler sunmalarına ihtiyacımız var. Son olarak bir rapor yayımladık. Buna göre sigorta şirketlerinin, pazarlama, istihdam, liderlik ve ajans kurma çabalarına kadınları dahil etmelerinin şirketlere yansıması trilyonlarca dolar değerinde olabilir. Ve tabi ki, tekrar tekrar söylemek gerekirse, kadınların ekonomiye katılımı erkeklerle eşit seviyeye geldiğinde, ülkelerin GSYIH düzeyinin iki haneli artacağını biliyoruz.Öte yandan, kadınlar da erkekler kadar terfi etse, üretkenlik ve büyüme rakamlarının artacağı da bilinen bir gerçek.
Sizce bugün kadın girişimcilerin karşılaştığı en önemli sorunlar neler?
Hem iş sermayesi oluşturmak ve hem de kazançlarını koruyabilmek için finansmana ulaşamamak kadın girişimcilerin en önemli sorunlarının başında geliyor. Ailesel sorumluluklarından dolayı işlerine odaklanacak zaman bulamamaları; mülkiyet sahibi olma veya satma; miras veya pazara girme konularında kadınlara engel oluşturan yasal farklılıklar da diğer önemli sorunlar arasında yer alıyor.
Kadınların ekonomik açıdan güçlenmeleri için erkeklere ne gibi görevler düşüyor?
Erkekler değişimin avukatı olabilirler ve olmalılar. İstihdam konusunda akıllı cinsiyet politikalarını destekleyebilirler; yetenekli kadınları destekleyerek kurumsal kariyer basamaklarını tırmanmalarına yardım edebilirler; iş görüçmelerinde ve işe almalarda kadın ve erkek seçimlerini eşit sayıda gerçekleştirebilirler. Evde de erkekler, çocukların sorumluluğunu ve ev işlerini eşit şekilde paylaşabilir; ailenin finansal konularını eşleri ile paylaşabilir; kız çocuklarını gelecekte sahip olabilecekleri kariyer doğrultusunda eğitebilirler.
Erkekler risk almaya açık kadınlar riskin farkında
Kadının iş dünyasındaki varlığının artması için özel sektör ne yapmalı?
Bizim küresel kadın istihdamı girişimimiz olan #SheWorks, iş dünyasında kadın sayısının artmasının şirketlerin başarısında ne derece etkili olduğunu ortaya koymaya odaklanıyor. Bu kapsamda esnek çalışma saatleri, doğum izni, mentorluk, eğitim fırsatları gibi uygulama ve politikalar destekleniyor.
Kadın ve erkek liderler arasındaki temel farkları nasıl tanımlarsınız?
Yapılan araştırmalara göre, liderlikte cinsiyet dengesi oluşturmak, iş verimliliği ve istikrarı açısından en iyi sonuçları doğuruyor. Her insan birbirinden farklıdır, fakat araştırmalar, iş kararları verirken erkeklerin daha fazla risk almaya açık olduklarını; kadınların ise riskin daha fazla farkında olarak, daha sağlam yatırım kararları verdiklerini ortaya koyuyor.
Çalışan kadın ne gibi farklılık yaşıyor?
”Öncelikle dünyanın hiçbir ülkesinde cinsiyet eşitliği yok. Her ülkede kadın erkek arasında farklılıklar var ve ülkelerin tamamında kadınlar aile içi şiddete maruz kalıyorlar. Öte yandan, Japonya gibi, kadınların iş dünyasına girmesi için mücadele veren gelişmiş ülkeler de var. Genel olarak yorumlamak gerekirse, gelişmekte olan ülkelerde kadınlar güvenilir sağlık hizmetleri, yol ve enerji gibi temel altyapı donanımlarından yoksunlar. Finansmana ulaşım, toprak mülkiyeti ve pazara erişim gibi sorunlarla daha fazla karşı karşıya kalıyorlar. Fakat yine biliyoruz ki, tüm dünyada kadınların çalışmasına izin verildiğinde ve kadınlar güçlendirildiğinde, kazançlarının yaklaşık yüzde 90’ını aileleri ve topluma; yani eğitime, beslenmeye ve sağlığa yatırıyorlar. Bu yatırımlar sayesinde toplumlar refahın artacağı yeni bir sürece girebilirler; çünkü sağlıklı ve eğitimli vatandaşlar ekonomik açıdan üretken bir toplum yaratabilirler.”
Herkesin eşit olduğu bir dünya
Kadınların yönettiği bir dünya nasıl olurdu?
Kadınların yönettiği bir dünyanın, kadın ve erkekler tarafından eşit şekilde yönetilecek bir dünyadan daha iyi olacağını düşünmüyorum. En iyi sonuçlar kadın ve erkeklerin eşit olarak birlikte çalışmaları neticesinde elde ediliyor. Bu doğrultuda, siyasi liderlikte daha fazla eşitlik sağlanması açısından kadın liderlerin sayısının artmasının iyi ve gerekli bir adım olduğunu söylemek isterim.
Dünya – Didem Eryar Ünlü
Bir yanıt bırakın