İstanbul bir deprem kenti. Bu gerçek ve değişmez. Deprem küçük olur büyük olur ama depremden kaçılmaz. Herkesin bu gerçeği bilmesi zorunlu artık. Bizans döneminde dört kez depremle yıkılıp yeniden kurulan bir kent İstanbul. Osmanlı döneminde padişahların deprem korkusuyla kaçtığı bir boğaz kentinden bahsediyoruz. Jeolojik yapısı genç kabul ediliyor. Boğaz oluşumunun 30 bin yıllık tarihi var. Yani yaşlı dünyanın en bebek yerlerinden. Deprem dedemiz rahmetli Ahmet Mete Işıkara, “Uzayın derinliklerini biliyoruz ama dünyamızın altında ne olup bittiğini daha tam olarak öğrenemedik” demişti.
İstanbul’un altında nasıl bir kazan kaynıyor, bilmiyoruz. Marmara’da iki ana fay var. İlki İzmit Körfezi’nden Adalar’ın güneyinden Saros Körfezi’ne uzanan hat, diğeri ise İznik Gölü’nün güneyinden, Gemlik Körfezi’ne doğru uzanan ve buradan güneybatı yönüne giden fay hattı. İstanbul için olası büyük deprem riskini son olarak 1766’da kırılan kuzeydeki fay oluşturuyor. Uzmanlara göre, üç parçalı bu fay tek bir parça olarak kırıldığı takdirde 7.6 büyüklüğünde deprem üretebilir. 2050’ye kadar fayın kırılma riski yüzde 50, bu tarihten sonra ise yüzde 75 oranında. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda büyük bir depremin olduğu kaynağın bir daha yeniden kırılması için 200-250 yıl geçmesi gerekiyor.
Bu süre Doğu Anadolu Fay hattı için 500-600 yıl arasında değişiyor. Erzincan’ın doğusu ile Marmara’daki faylar 200 yıllık zamanlarını doldurdu. Deprem senaryolarına göre Marmara’da oluşacak ve İstanbul’u etkileyecek 7.2 büyüklüğünde bir deprem yaklaşık 1 dakika sürecek. Bu büyüklük ve zamandaki bir depremde 30 bine yakın binanın ağır hasar alması yani çökmesi tahmin ediliyor. Geçmiş depremlerde yapılan istatistiki çalışmalara bakarsak; ağır hasarlı bir binadan ortalama 1 can kaybı 4 yaralı çıkartılıyor. İstatistiki verilere baktığımızda 7.2’lik olası bir depremde kentteki binaların yüzde 3’ünde çökme tehlikesi bulunuyor.
İstanbul’un sorunu; aşırı büyümesi
Prof. Dr. Ahmet Ercan’ın Türkiye’nin en büyük kentiyle ilgili endişeleri büyük. Ercan şöyle konuşuyor; “İstanbul’a Doğu ile Güneydoğu’dan göç akarken, şimdi de buna Suriye’den göçler eklenince, kültür düzeyi ortalamanın çok altına indi. Yolların keşmekeşi arttı. İstanbul içinde araç hızı saate 13 km’ye düştü. Bir kişinin yolda tükettiği ortalama süre 4 saate çıktı. Eğitim kurumları yetersiz, sağlık kurumları yetersiz kaldı. Yaşam güvencesi ile gelir düzeyi, kazancın paylaşımında uçurumlar oluştu. Afet güvencesi için ayrılan alanlar ya küçüldü, ya da ortadan kalktı.”
İstanbul depremi ne zaman
Ahmet Ercan bu soruya dönemleri ayrıştırarak yanıt veriyor. Ercan’a göre, 1894 Adalar, 1963’de Erdek ve 1999 Gölcük depreminin aralığını 30 yıl, 104 yıl ve 550 yıl olarak saptamış. Bu hesaplamayla 30 yıl dönemsellikle orta büyüklükte, 104 yıl aralıkla büyük, 550 yıl dönemle çok büyük depremlerin olması beklenebilir. İstanbul için değerlendirme yaparken de Marmara Bölgesini bir bütün olarak almak gerekiyor.. Çünkü Gölcük depremi aynı zamanda İstanbul, Sakarya ve Yalova depremi kabul edliyor. Ahmet Ercan; “Bu çalışmaya göre deprem dönüşüm aralığı 3 döneylidir. İstanbul 30 yıllık aralığı atlatmıştır. Ancak 104 yıllık dönemi henüz geçirmemiştir” diyor.
Binalar 7,5’lik depreme göre yapılmalı
İstanbul’da depremin 7,5 büyüklüğünde olmasını öngörmenin yanlış bir algı yarattığını belirten Ercan şu bilgileri veriyor: “Van depremi daha olmadan önce hazırladığım haritaya ben Van için 7,3’ü koymuştum, ancak 2011’de 7,2 olarak gerçekleşti. İstanbul için en büyük sınır 7,3’tür. 3,5 milyon yıldır Kuzey Anadolu Kırığı boyunca büyük depremler oluyor. İstanbul’da gelecek ilk depremin 7,5 büyüklüğünde olacağını söylemiyorum. Yanlış algılanmasın. Bu yüzyıl içinde Kuzey Marmara Denizi içinde olası büyük depremin toplamda 7,3, iki depreme paylaştırılmış olarak (6,4-6,7) ile (7,0-7,2) dolayında olacağını söylüyorum.
İstanbul ve yakın çevresi için öncelikli beklentim; 6,4-6,7’dir. Ancak tüm dönemler için beklediğim 7,5’tir. O nedenle yapılaşma ile güçlendirmeler 6,4’e göre değil 7,5’a göre yapılmalıdır. Depremin kırana-afete dönüşmemesi için tek çarenin Kentsel Dönüşüm olduğunun altını çizen Ercan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeni tasarımları 7,5’e göre yapması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Ambarlı’ya yeni bir enerji santralı yapacaksınız, 7,5’i göz önüne almalısınız ama Kocaeli’de 7,6’ya göre değil 7,8’e göre yapılaşmalı.”
Deprem ve yoksulluk
AHMET Ercan: Deprem hasarında fakirliği kimse unutmasın. 4,0’dan küçüklere depremcik, büyüklere deprem deriz biz. Türkiye depremciklerin yıkıcı olduğu ender ülkelerden biridir. Türkiye için depremlerin yıkıcılık eşik değeri 6,5’tir. 6,5’in üzeri büyük yıkımlar yapar. Bu eşiği Türkiye’nin yapı niteliği belirler. Örneğin bu eşik ABD için 7,4’tür, Japonya için sanırım 7,6’dır. Ama Türkiye’de yıkım eşiği bölgelere göre de değişiklik gösterir. Bu değişimi ise gelir düzeyi, yoksulluk belirler. ABD’de kişi başı gelir 50 bin dolar olduğu için yıkım eşiği de 7,4’tür.
Yunanistan’da 25 bin dolardır. Türkiye’den 2,5 kat daha varsıldır; dolayısıyla yıkım eşiği de 6,4’tür. Türkiye’ye dönecek olursak; Doğu Anadolu’da bu eşik 3,8 iken; Orta Anadolu’da 5,8’dir, Batı Anadolu’da 6,4’tür. Doğu Anadolu’da yoksulluk nedeniyle Hitit Dönemi’nden daha geri bir yapılaşma var. Gelir düzeyi günlük 1 doların altında açıkçası yıllık 500 doların altında. Aşağı yukarı Afrika yoksulluğundadır Doğu Anadolu. Aydın, İzmir, Giresun’un, daha sayamayacağım sayıda ilin dağ köyleri, kırsalı bu yoksulluktadır. Orta Anadolu’da yıllık kişi başı gelir 5 bin dolar dolayındadır.
Batı Anadolu’da 16- 17 bin dolar. Türkiye ortalaması ise yaklaşık 10 bin dolar. Dolayısıyla nerenin geliri azsa oranın yapı niteliği düşüktür ve depremin yıkıcılık eşik değeri aşağı inerken yıkıcılık da büyür; tıpkı Doğu Anadolu’nun 3,8’lik bir depremle kötü yapıların yıkılması gibi. Bu bir utançtır, çünkü 4,0’dan küçüklere depremcik, büyüklere deprem deriz biz. Türkiye depremciklerin yıkıcı olduğu ender ülkelerden biridir. Depremin yıkıcılığını yapının niteliği belirler. Kentsel Dönüşüm Yasası ile Türkiye doğru yerde doğru yapılaşma ilkesini benimsedi. O zaman bu iki haritayı kullandığınızda, yer ve yapı niteliğinde bunları dikkate aldığınızda, deprem karşısında yitimlerinizi en aza indirebilirsiniz, demektir.
Ahmet ERCAN/Yeni Yüzyıl