Adana Şube Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Argunşah, 2015 yılında önlem alınmaması sonucu 1730 işçinin yaşamını yitirdiğini belirterek bunun yüzde 30’nun inşaat sektöründe meydana geldiğini belirtti.
Türkiye’nin iş kazaları açısından sicilinin bozuk olduğunu kaydeden Argunşah, geçen yıl 81 ilin 80’inde ölümlü iş kazası yaşandığını söyledi. İş kazalarında başı çeken inşaat sektöründe işçi sağlığı ve iş güvenliğini temin etmenin zorluklar içerdiğini belirten Argunşah şöyle devam etti. “2015”te sadece Bayburt ilinde ölümlü iş kazası meydana gelmemiştir. İllerin iş cinayetleri sıralaması ise İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya, Adana ve Konya olarak başlamaktadır. Anlaşılan o ki ve ne yazık ki Türkiye iş kazaları konusunda Avrupa ülkeleri arasında birinci, dünya ülkeleri arasında ise üçüncü sıradaki yerini daha uzun süre terk edemeyecek gibidir. Bu karanlık tabloyu tersine çevirecek yasal mevzuat düzenlemeleri ise yetersiz ve uygulanabilir olmaktan uzaktır. Her ne kadar 2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu sonrası iş cinayetlerinin sona ereceği algısı oluşturulduysa da ne önlemler alındı, ne sendikalaşma üzerindeki baskılar azaldı, ne de sorumlular yargılandı. Bunun sonucu olarak iş cinayetleri artarak devam etti. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporuna göre 2013 yılında 1235 işçi; 2014 yılında 1886 işçi (301 işçinin öldüğü Soma katliamı gerçekleşti); 2015 yılında ise 1730 işçi yaşamını yitirdi. İlk üç sırada da değişmeyen üçlü olarak inşaat, tarım ve taşımacılık yer alıyor.”
İŞ GÜVENLİĞİNDE EN ÖNEMLİ ADIM EĞİTİM
İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda en kritik adımın eğitim olduğunu belirten Argunşah sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konuda verilecek eğitimler temel eğitim zamanlarından başlamalı toplumsal kültür oluşturularak öğretilen bilgilerin davranış karakterine dönüşmesi sağlanmalıdır. İnşaat sektöründe çalışan inşaat işçileri ustalar kalfalar için mesleki eğitim süreçleri hayata geçirilmeli ve inşaatlarda meslek sertifikalı insanların çalıştırılması sağlanmalıdır. Şantiyelerde çalışanların tümünün eğitimlerinin sürekli olması, eğitim süreçlerinin ve yöntemlerinin doğru seçilmesi gerekmektedir. Tasarım ve proje yönetimde yer alan meslektaşlarımızın da işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitim almaları gerekmekte, tasarım ve yönetim çalışmaları yapılırken risk analizleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu konuda oluşacak maliyetlerin mutlaka maliyet analizlerine yansıtılması gerekmektedir. Bu konuda yapılacak harcamalardan tasarruf edilmesi düşünülmemelidir. Taşeron işçi uygulamasına son verilmeli, iş güvencesi sağlanmalı, işçinin ruh ve beden bütünlüğünü bozacak uygulamalardan kaçınılmalıdır.” İş güvenliği uzmanlarının akademik seviyede eğitim almaları gerektiğine dikkat çeken Argunşah, “Mevcut eğitim mevzuatıyla yeterlilik sahibi işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanları yetiştirmek mümkün değildir. Mevzuatta “teknik eleman” olarak geçen uzmanların iş sözleşmesi ile işverene b ağımlı olarak çalışması onların bağımsız hareket etmesini engelleyici niteliktedir. İş güvenliği uzmanlarının akademik seviyede eğitim almaları ve daha sağlam bir hukuki statüye kavuşturulması gerekmektedir. Mevzuattaki eksiklikler, birbiriyle çelişen yasalar ve birbiriyle çelişen yönetmelikler nedeniyle söz konusu mevzuatın sağlıklı bir biçimde uygulanması mümkün olamamaktadır. Mevzuat sağlıklı bir biçimde tutarlı olarak bütünlenmelidir. Sosyal hukuk devleti bilinci içerisinde sürdürülebilir bir mevzuatla iş kazalarının önüne geçilmedir.”
Adana Toros