Nef İcra Kurulu Başkanı Erden Timur’un konuşmalarını bugün Aydınlık Gazetesi yazarı Metin Tükenmez kaleme aldı.
Geçen Perşembe günü İstanbul Briç Spor Kulübünün Büyükada’da düzenlediği briç turnuvasına gitmek için hazırlanırken biraz zamanım vardı. Böyle anlarda ya gazete ya da kitap okurum. Ancak bu kez her nedense televizyonu açmak geldi içimden.
Açılan kanal TRT Haberdi. İzlencenin sunucusu hanımefendinin konuğu sakallan özenle kesilmiş, temiz yüzlü, genç olmasına karşın duruşu ve konuşmalarıyla uzun yıllara uzanan bir derinliğe sahip, bir beyefendiydi.
İlk bakışta, konuşan kişinin bir filozof ya da üniversitelerin felsefe bölümlerinde ders veren bir hoca olduğunu duyumsarsınız. Oysa konuşan bir inşaat şirketinin icra kurulu başkanı Erden Timur’dur. Sunucu sohbeti açmak için uzun bir girişten sonra kendisinin son 10 yıl içerisinde Türkiye’nin 100 zengin insanının içine girdiğini ve bunu nasıl başardığını sordu. Yanıtını dinlerken kulaklarıma inanamadım: “Bu hiç önemli değil.
100 sene önce de bu zenginler vardı, 100 sene sonra da olacak.
Bunları kim tanıyor? Ancak milattan 500 sene önce yaşayan Konfüçyusları, Sokratesleri, daha sonra Anadolu’da yaşamış Yunus Emreleri, Mevlanaları, Hacı Bektaşlan hepimiz tanıyoruz. Bu dünyada iz bırakmak için parasal zenginlik çok da önemli değil. Bu işleri yaparken eğer gönüllerde iz bırakıyorsak işte o zaman doğru yoldayız denebilir”.
Salt yurtiçinde değil ABD’de de projeleri olduğunu anlatan Erden Timur konuştukça derinleşiyor derinleştikçe de yüreklere inmeye çalışıyor: “Biz işimizi aşk ile yapıyoruz. Tapduk Emre demiş ki ‘Aşk ile yürüyen sırtında dünyayı taşır! Aşksız yürüyen, beden diye bir ceset taşır’. Biz akıl ile kalbi birleştirerek yürüyoruz. Biliyoruz ki akıl yapıyı şekillendirir, yapılandırıp ortaya çıkartır ancak kalp binlerce kalbi dolaşarak gelir.” TRT Haberdeki sohbet derinleştikçe kendimi bir televizyon sohbeti içinde değil bir felsefe dersinde buldum sanki. Sunucu çok bilinen “veren el alan elden üstündür” demek istiyorsunuz diye söze girince Erden Timur “hayır vermek kolaydır, almak zordur” derken halkımızın içinde bulunduğu zor koşullardaki alım gücü yetersizliğine gönderme mi yaptı, bilemedim. Acaba “almak” ile “olmak” arasında bir ilişki mi kurmaya çalıştı. Erich Fromm’a göre” olmak” uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta almak değil “olmak” önemlidir.
En önemli korkularımdan biri buluşma yerine geç kalmaktır. Bu kez bunu göze alarak Erden Timur’u sonuna kadar dinledim. Şöyle bitirdi konuşmasını: “Yaptıklarımızı inanç, ahlak ve dürüstlükle yapmaya çalışıyoruz. Bunları söylemek kolay ama yapmak zordur. Söylediklerimizi yapmaya gayret ediyoruz ama ne kadarını yapabiliyoruz onu da bilemiyorum.” Ülkemizin çok önemli iş adamlarını tanıdım, onlarla oturup kalktım, sohbetler ettim ancak Erden Timur gibi inşaat içinde ince ruhlu ve estetik duran birine ilk kez tanıklık ettim.
Aydınlık/ Metin Tükenmez