BEKAŞ İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Karahasanoğlu, ONURSAL Gayrimenkul Geliştirme Yönetim Kurulu Başkanı Onur Öngün, UZALTAŞ AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Pala ve İTO Yatırım ortaklarından Özkan Özçelik, 17 Ağustos depremi sonrası Türk inşaat sektörünü değerlendirdi.
Tam 17 yıl önce yaşanan 7.6 büyüklüğündeki 17 Ağustos depremi sonrası, Türk inşaat sektörü kendini baştan sona yeniledi. Hayata geçirilen yeni projeler, kurumsallaşan inşaat firmaları ve yasalarla çerçevelenen yönetmelikler sektörde yeni bir dönemi başlatırken, inşaat sektörü temsilcileri yeni Türkiye’nin modern dönüşümü için verilecek görevlere hazır olduklarını belirtiyor.
Türkiye, 17 Ağustos 1999 sabahına Gölcük merkezli meydana gelen depremin acısıyla uyanmıştı. 2010 Meclis Araştırma Raporu’na göre deprem sonucu 18 bin 373 kişi yaşamını yitirirken, 48 bin 901 kişi ise yaralanmıştı. Henüz Gölcük depreminin şokunu atlatamadan aynı yılın 12 Kasım akşamı bu kez Düzce merkezli 7.2 büyüklüğündeki depremle sarsılan Türkiye, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’nin açıklamasına göre, 845 vatandaşını kaybetmişti.
Ardı ardına yaşanan iki büyük deprem nedeniyle yüz binlerce konut ve işyerinin yıkıldığını ve ağır hasar aldığını anımsatan BEKAŞ İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Karahasanoğlu, depremlerin Türk inşaat sektörünü de tamamen değiştirdiğini kaydetti. Karahasanoğlu, deprem sonrası alınan dersin hayata geçirilen yeni binalarda güvenli yapılaşmayı ön plana çıkardığının altını çizerek, şunları söyledi:
“Türk inşaat sektörü için 17 Ağustos ve 12 Kasım tarihleri yeniden doğuşa sahne oldu diyebiliriz. Kendini tamamen yenileyen; kalitesiz yapılarla yalnızca para kazanmak uğruna inşaat yapanları dışarı iten; sağlıklı bina üretirken, şehirciliği de göz önünde bulunduran bir sektöre sahibiz. Ancak depremlerin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen beklenen değişim ne yazık ki tam olarak tamamlanmadı. Yenilenmeyi bekleyen, ömrünü çoktan tamamlamış yapılar için artık yıkım süreci başlamalı. Kentsel dönüşüm hız kazanmalı. Biz BEKAŞ İnşaat olarak, yeni Türkiye’nin inşasında her türlü sorumluluğu almaya, verilecek tüm görevlere hazırız.”
-Yatay şehirleşmeye dikkat!
ONURSAL Gayrimenkul Geliştirme Yönetim Kurulu Başkanı Onur Öngün ise, özellikle deprem kuşağında yer alan kentlerde yatay şehirleşme projelerine ağırlık verilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Yatay yapılaşmayla deprem riskine sahip yerleşim yerlerinde büyük acılar yaşanmasının da önüne geçileceğini belirten Öngün, “Elbette öncelikle yapıların sağlam temeller üzerine oturtulması, kaliteli malzeme kullanımından asla ödün verilmemesi gerekiyor. Ancak Türk kültürüne ve mimarisine çok uygun olan yatay yapılaşmanın öne çıkması gerektiğine inanıyorum. Bu sayede hem bize özgü şehirlere imza atmış olunur, hem de rahat kentleşme ve ferah yaşamın önü açılır. Samimiyetin de artacağı yatay yapılaşma, komşuluk ilişkilerini de yeniden canlandırır. Yani bir taşla birçok kuş vurulması anlamına geliyor” dedi.
-Güvenli Konutlar için Markalaşmış Projeler
Başkent’te ürettiği Paladyum Beytepe, Regnum Sky Tower gibi yapılarla, marka projelerin önünü açan UZALTAŞ AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Pala, Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerin dışında Anadolu’da da çok sayıda kentte ’anam babam’ usulü müteahhitliğin bittiğini kaydetti.
Markalaşan, kullandığı kaliteli yapı malzemeleri ile güven, konforu ön planda tutan firmaların deprem kuşağında olan Türkiye için büyük önem taşıdığını vurgulayan Pala, “Kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar dönemi bitti. Kişiler artık konut, ofis alırken depremden, komşuluk ilişkilerine; güvenlikten, sağlıklı malzeme kullanımına kadar tüm detayları aradıkları marka kuruluşları tercih ediyor” dedi.
-Yeni Türkiye sağlam temeller üzerine kuruluyor
Depremler nedeniyle yaşanan acılar sonrası ‘inşaat profesyonelliği’ döneminin başladığını anımsatan İTO Yatırım ortaklarından Özkan Özçelik, artık yapıların temellerine çok daha özen gösterildiğini vurguladı.
Özçelik, şöyle devam etti:
“Deprem şiddeti sadece dereceyle ölçülen olgu değil. Depremin her coğrafyada kendine özgü etkileri oluyor. Yüzeye yakınlığıyla, şiddetin ne kadar ve ne uzunlukta sürdüğüyle verdiği zarar doğru orantılı. Yeni nesil projeler de bu bilinçle hayata geçiriliyor. Böylece yeni Türkiye sağlam, sağlıklı ve çok daha modern şekilde inşa ediliyor. Biz de, 185 metre yükseklikteki One Tower Diplomatique projemizin temel çalışmalarına çok büyük özen özen gösterdik. Ankara’nın en yüksek kulesini yaparken, dış görünüşe olduğu kadar dayanıklı temel için de özel çalışmalar gerçekleştirdik.”