Donald Trump, yıkıcı başkanlık kampanyasıyla son dört aydır ulusal haber döngüsünün neredeyse her gün başını çeken bir adam için şaşırtıcı derecede sakin bir ofis süitinde çalışıyor. Bağırış çağırış yok, koşuşturma yok, dışarıdan gelmiş danışman ya da dalkavuklar yok. Ortalama bir muhasebe firmasının mahmur, düzenli temposu hakim ancak bu firmanın aynalara, kral altınına ve Donald Trump’ı konu alan çok sayıda çerçevelenmiş makaleye özel bir düşkünlüğü var.
Eylül ayının sonlarındaki bu pazartesi günü, köşe ofise sadece en önemli talepler iletiliyor. “Stephen Colbert ön görüşmesi bende” diyor asistanlarından biri. “Bana bir iyilik yapar mısın? Biz onları geri arayalım” diye yanıtlıyor Trump. Kızı Ivanka bir konunun takibini yapmak istiyor. “Küçük Ivanka” diye gülümsüyor ve kızma onu geri arayacağının iletilmesini istiyor. Sonraki gün Trump’la bir söyleşi yapıp söyleşiyi pazar günü yayımlayacak 60 Minutes’ten bilileri kendisiyle konuşmak istiyor. Onların da beklemesi gerekecek.
Dünyanın en çok aranan insanı, FORBES ile görüşmek için iki saat boyunca telefon bağlamayın moduna geçiyor ve kendisi için çok önemli bir meseleyi parça parça ele alıyor: FORBES’a göre serveti ne kadar? En zengin Amerikalıları belirleyen FORBES 400 listesinin hazırlanmaya başladığı 1982’den bu yana ABD ekonomisinin dinamizmi ve Azrail’in müdahaleleri neticesinde toplamda bin 538 kişi bu listeye girmeyi başardı. Söz konusu bin 538 kodamandan hiçbiri net serveti hakkındaki tahmine her yıl bu kadar takıntılı bir ilgi göstermedi.
Trump’ın bu yılkı servetinin ekstra bir önemi var elbette, yaşadığı cesur ikinci bahardan ötürü: Nihayete ermesi pek olası görünmeyen ama artık akıldışı gibi de durmayan başkanlık yolculuğu. Trump servetinin, basın bülteninde bizzat kendisinin yazdığı gibi en az 10 milyar dolar olduğuna dair demeçler verdi. Ancak 80’den fazla kaynakla yaptığımız görüşmenin ardından ve tek bir kişinin servetinin belirlenmesine eşi benzeri görülmemiş kaynaklar ayırdıktan sonra servetinin söylediği rakamın yarısından az, 4,5 milyar dolar olduğunu tespit ettik -gerçi bu, Trump’m şimdiye kadar ulaştığı en yüksek rakam. “Başkanlığa adayım” diyor Trump, “Servetim söylediğinizden çok daha fazla. Açıkçası böyle iyi görünmüyorum. Demek istiyorum ki servetim 10 milyar dolar olursa 4 milyar olduğundan daha iyi görüneceğim.”
FORBES 400 ahalisinde belki… Ama kendisini sıkıştırdığımızda Trump bile seçmen açısından 4 milyar dolar ile 10 milyar dolar arasındaki farkın bir yıldızın 4 milyar ya da 10 milyar ışık yılı uzakta olması kadar soyut olacağını kabul ediyor. Aslına bakarsanız Trump’ın sayılarımızla kavga etmesinin nedeni yine Trump: Asıl mesele meslektaşlarının onu nasıl gördüğü, daha da önemlisi onun kendisini nasıl gördüğü. Hep böyle oldu. Şu anda Amerikan siyaset kültürünü şaşkına çeviren Trump, FORBES 400’ün 33 yıldır dans ettiği kişi. Ve net servetiyle ilgili takıntısının tarihi, girişimci, aday ve insan olarak Trump’a da pencereler açıyor.
FORBES 400 un 1982’deki ilk edisyonu, birçok ismi ilk kez ulusal gündeme taşıdı ve daha önce radara yakalanmadan dolaşan bu kodamanların çoğu yeni edindikleri bu şöhrete karşı çıktı. Florida arazi baronu William Graham, servetindeki virgülün bir sola taşınmasını istedi. Oklahomalı bir devin avukatı, müşterisini listeden çıkarmamız halinde onun yerine birisini bulmayı teklif etti. Bir de New Yorklu gayrimenkul geliştiricisi Donald Trump vardı. Donald’ın 36 yaşında ilk kez girdiği listede babası Fred’le birlikte 200 milyon dolarlık bir serveti paylaştığı yazıyordu. Ama kendisi servetinin 500 milyon dolar olduğunu iddia ediyordu.
Trump yetişkinlik hayatı boyunca servetini aktifleriyle pasiflerini karşılaştırarak ölçtü. 1987 yılında yayımlanan çok satan kitabı “The Art of the Deal’da üniversiteden mezun olduğunda servetinin “belki 200 bin dolar” olduğunu ifade eden Trump, bu rakama bir tabloid karikatürü olarak geçirdiği 1980’ler boyunca üç hatta dört sıfır daha ekledi. “The Donald”a dönüşürken net servet lobiciliği sanatında da ustalaştı. FORBES’un bürolarına daha fazla göze batması için yaldızlı ve kabartmalı Trump anteti taşıyan kağıtlara basılmış mali özetler yollardı. “Kısa sürede anladık ki bize net serveti olarak yolladığı rakamı hemen üçe bölmemiz gerekiyordu” diye anlatıyor o günleri, FORBES 400’ü ilk 15 yıl boyunca yöneten Harold Sene-ker. Aslına bakarsanız “üçe bölme” kuralı 1980’ler boyunca geçerliliğini korudu, 1988’de servetini 1 milyar dolar açıkladığımızda bile. Yeni edindiği milyarder statüsünden memnun olmayan “The Donald” bu rakama servetinin 3,74 milyar dolar olduğunu iddia ederek karşı çıktı.
Yıllar geçtikçe Trump daha kişisel bir yaklaşım benimsedi -telefon görüşmeleri, öğle yemekleri; süreç içinde işe uzun süredir baş fınans yöneticiliğini yapan Ailen Weisselberg de dahil oldu. Trump bazen gayet cana yakın da davranabiliyor. Kendisiyle yaklaşık 20 yıl önce FORBES için yaptığım ilk söyleşi öncesinde beni bir hastanenin bekleme odasından aramıştı. İkinci eşi Marla Maples az önce kızlarını dünyaya getirmişti, “Adını Tiffany koyduk” diye de eklemişti.
Trump’ın net servetini şişirmesinin bir nedeni, kendi ifadesiyle “finansman için iyi olmasıydı.” Bir bankacının masasına yüksek bir FORBES 400 tahmini koymak, bazen daha düşük faizlerle daha büyük krediler alınmasına imkan tanıyordu. FORBES 400 için çalışan ve yılda 27 bin dolar kazanan bir muhabirken Teksas’ın en büyük alışveriş merkezi geliştiricilerinden müteveffa Jerry J. Moore, servetini milyarder seviyesine yükseltmem karşılığında bana altı haneli, “bol golflü” bir PR işi önermişti.
Trump, aynı zamanda kendi adım taşıyan binalarım lüks marka şemsiyesi altında toplamanın öncüsüydü. “Trump” markasının anlamını mali başarısı belirliyordu. Timothy O’Brien adında bir muhabir, 2005’te “Trump-Nation” kitabıyla çıkageldiğinde, New York Times kitaptan uzun bir alıntıya yer verdi -alıntıda Trump’m servetinin en fazla 250 milyon dolar olduğu iddia ediliyordu (FORBES’un tahmini 2,7 milyar, Trump’ın tercihi de 7,8 milyar dolardı). Trump 5 milyar dolarlık bir tazminat davası açtı. O’Brien’ın metodolojisi hatalıydı ama sonuçta dava reddedildi. Trump, FORBES’un ele geçirdiği uzun yeminli ifadesinde serveti ile markası arasında gördüğü bağın altını çiziyordu. “O dönemde işlerin kötü değildi ama öyleymiş gibi algılandı” diyordu Trump ifadesinde, bundan dolayı “Söz konusu makalenin markama ve bana zarar verdiğine inanıyorum” diye de ekliyordu.
Bütün bunları kişisel bir mesele olarak görüyordu. FORBES’un Trump dosyasında, 1990’larda New York’ta Gotham Bar & Grill’de FORBES 400 çalışanlarıyla yenen bir öğle yemeğinden sonra düşülmüş bir not bulunuyor: “Kayda geçmesi için: Trump, FORBES 400’ü İncil gibi görüyor. Ve diğerlerinin de öyle gördüğüne ikna olmuş durumda.”
Bütünüyle devreye girdiğinde Do-nald Trump net servet deneyimi tam bir sunumlu vaka haline geliyor, bina planlarını, havadan çekilmiş fotoğrafları hatta rehber eşliğinde turları da içeren. Sonuncusu genelde Trump Tower’m spor salonunda başlıyor ve bu turun bizi The Donald’m imzasını taşıyan bu binadaki hissesine biçtiğimiz 530 milyon dolarlık değeri beş-altı kat artırmaya ikna etmesi bekleniyor.
Derken içeri Trump’ın kampanya yöneticisi Corey Lewandowski giriyor ve patronunun kulağına bir şeyler fısıldıyor. Trump bana dönüyor ve “Scott Walker yarıştan çekilmiş” diyor. Trump her şeyi alt üst edene dek en şanslı başkan adayları arasında gösterilen Winconsin valisini kastediyor. Kesinlikle bütün adaylar bu durumun genel manzarayı nasıl değiştireceğini tartışmak için savaş odasını toplamıştır. Trump bunlardan biri değil. “Paylaşılacak pek bir şey yok” diyor ve odadan çıkmakta olan Lewandowski’ye sesleniyor: “Bir bak bakalım oyunu alabilir miymişiz?”
Bunun yerine Trump beni üç katlı çatı katı dairesine çıkarmayı tercih ediyor ve dairenin bizim ona biçtiğimiz 100 milyon dolarlık değerin en az iki katı edeceğini ispatlamaya çalışıyor. “Size dairemin ilk katını göstereceğim” diyor, “Daha önce hiç kimseye göstermedim, ben böyle şeyler yapmam” diye de ekliyor. Ancak gösterdi. Access Hollyvvood’a, Newsweek’e, Extra’ya, Ve 2000 yılında FORBES’un fotoğrafçısına. Hatta bir sonraki gün 60 Minutes’ın yaptığı söyleşi de burada gerçekleştirildi. Program, pazar günü 15 milyon insan tarafından seyrediliyor. Trump karşısına iyi bir pazarlama fırsatı çıktığında küçük detayların kendisini engellemesine asla izin vermez.
Ancak 1990’da Trump’m hızlı çıkışı başına bela oldu. New York gayrimenkul piyasası çöküyordu; Atlantic City’deki kumarhaneleri zor günler yaşıyordu ve yeni oyuncağı Trump Shuttle havayolu zarar ediyordu.
1989’da FORBES Trump’m net servetini 1,7 milyar dolar olarak açıklamıştı. 1990 ilkbaharında ise FORBES’un hesaplamasına göre Trump’m serveti en iyimser tahminle 500 milyon dolardı. Aynı yılın sonbahar aylarında, aşırı borçlu Trump artık “sıfırı tüketmek üzereydi” ve FORBES 400 listesindeki yerini de kaybetmişti.
Bugün olduğu gibi o gün de Trump köşedeki ofisine kuruldu ve tespitlerimizi çürütmeye çalıştı. Pek’ ikna edici değildi. “Size daha önce hiç kimseye göstermediğim nakit akış rakamlarını göstereceğim” dedi ama son sütunu saklamak için sayfaları bize katlayarak gösterdi. Servetinin 4 ile 5 milyar dolar arasında olduğunda ısrarlıydı ancak FORBES, Trump’ın bir devlet kurumuna sunduğu kayıtları ele geçirdi. Buna göre net serveti sadece 1,5 milyar dolardı yani bize söylediğinin üçte biri kadardı ve genelde muhafazakar tahminler yapmaya çalışan FORBES’un bir önceki yıl açıkladığı rakamın bile altındaydı.
Detaylara girildiğinde yalanlar daha da pişkinleşiyordu. 1988’de Trump, FORBES’a kişisel konutlarının bir listesini yolladı -listede Palm Beach’teki malikanesi Mar-a-Lago da bulunuyordu ve eve 50 milyon dolar net değer biçilmişti. Ancak Trump’ın aynı dönemde verdiği yeminli ifadelere göre evin toplam varlık değeri 30 milyon dolardı ayrıca ev 40 milyon dolarlık borç yükü vardı -yani net bir borç söz konusuydu. Dahası Trump bize, elinde 159 milyon dolarlık ipoteksiz hisse ve tahvil bulunduğunu söylemişti. Ama SEC’e sunulan belgeler, Trump’ın bu hisseleri satın almak için büyük miktarda borçlandığını ve sonrasında hisselerin de dip yaptığını gösteriyordu.
Trump şöhretine yönelen bu meydan okumadan hoşlanmadı. Los Angeles Times’da bir makalesi yayımlandı: “FORBES Yazı Yoluyla Şahsi Kan Davası Güttü.” Trump, FORBES’un “kasten hatalı” haberinin dergiyi sattırmak ve şöhretine zarar vermek arzusuyla kaleme alındığını ileri sürdü. ABC’den Sam Donaldson’a verdiği demeçte de “FORBES yıllardır peşimdeydi, hep benim peşimdeydi” dedi ve ekledi: “FORBES beni mümkün olduğunca kötü göstermek için elinden geleni yapıyor.”
25 yıl ileri saralım. Trump’ın özür dilemekten hiç hoşlanmadığım herkes bilir (İsterseniz John McCain’e sorabilirsiniz). Ama aşikar olanı artık kabul ediyor: O karanlık günlerde gerçekleri biraz esnettiğini. Sonrasında da ironi yapmadan ciddi ciddi FORBES’u eleştiriyor. “Aslında servetimi olduğundan
yüksek tahmin ettiniz. Liste dışı kalmayı hak ediyordum.” “Bu arada hiç şikayet etmedim” diye de ekliyor. Aslında şikayet ettiğini hatırlattığımızda omuzlarını silkiyor: “Evet, her neyse.” Trump’ın 5’inci Cadde üzerinde bulunan Trump Tower’da kurduğu kampanya merkezi, kendi ifadesiyle “tarihin en iyi konuma sahip politik katı.” Metrekaresinin 200 dolar (Trump’a göre bin dolar) olduğu göz önüne alınınca burada abartı yok. Ancak posterler ve birkaç boş masa dışında merkez tamamen sönük. Şimdiye kadar başkanlığa aday olmuş en zengin adam, içgüdülerine ve ücretsiz medyaya dayalı iskelet bir kampanya yürütüyor. “Kampanyama tam tamına 543 bin dolar harcadım” diyor, “Diğer insanlar şimdiden 20-25 milyon dolar harcadı. Bush ve diğerleri gerçekten bir servet harcıyor.”
1996’da listeye geri dönmesinden bu yana Trump’m, FORBES 400’le daha nüanslı bir ilişkisi oldu. FORBES tarafında ise Reagan’ı hatırlatan bir politika uygulanıyor: Güven ama doğrula. Trump listedeki hemen herkesten daha fazla veri paylaşıyor ve biz de bunu temelde kabul ediyoruz. Ama mülkiyet, borç ya da belirli varlıkları kanıtlayamadığımız takdirde, tedbirden yana hata yapmış oluruz.
Trump’ın ekibi bize genelde likit yatırımları gösteriyor. Geçen yıl nakit ve nakit benzerleri için 307 milyon dolarlık bir belge gördük. Şimdi bunun 793 milyon dolar olduğunu iddia ediyorlar ama belgeyi göstermek istemiyorlar. Dolayısıyla biz de temkinli davranıp (Miss Universe satışından gelen geliri dahil ederek) rakamı 327 milyon dolar olarak belirliyoruz.
Aynı şekilde gayrimenkulde de FORBES, Trump’ın varlıklarının değerini net faaliyet geliri modellerini ya da doğrudan ödemeleri kullanarak hesaplıyor. Trump’ın ekibi, nakit zengini alıcıların ortaya çıkacağını, imar izinlerinin verileceğini ve golf sahası üzerindeki evlerin kendisine hiç bir maliyet getirmeden inşa edileceğini varsayıyor. Eski günlerdeki gibi, tahminlerimiz onunkinin üçte biri seviyesinde kalıyor.
Trump markasının değerine gelince: Ekibi genelde bunu milyarlarla ölçüyor; biz ise hep sıfır olarak alıyoruz. Markanın söz konusu anlaşmalar açısından değerinin zaten net servetine dahil edildiğini söylüyor ve gelecek anlaşmalar için bugünden teorik bir değer belirlemiyoruz.
Ama Trump ve ekibi, Niketown’un metrekare fiyatı (çok düşük belirlemiştik) ve Trump Park Avenue ve Old D.C. Post Offıce’in borç yükü (170 milyondan 8 milyon dolara çektik) gibi kalemlerde bizi düzeltti. Ayrıca yine Trump’ın ricası üzerine Trump Tower ve Doral golf sahasını yeniden analiz ettik. Sonuçta başlangıçtaki net servet tahminimize 700 milyon dolar ekledik.
Bu arada Trump alışkın olduğu üzere sert konuşuyor. “O bir alfa erkeği” diyor FORBES 400 listesinin bir diğer üyesi Phil Ruffin. Trump’la Las Vegas’ta yaptığı ortaklık her iki işadamına da 96 milyon dolar kazandırdı. “Güçlü. Rekabetçi, fazlasıyla rekabetçi” diye de ekliyor, “Sanırım beni mümkün olduğunca yoksul hale getirmeye çalışıyorsunuz” diyen Trump’ın kampanya belgeleri, sadece bu yıl servetinin 8,7 milyar dolardan (bunun 3,3 milyar doları marka itibarından geliyor) 10 milyar doların üzerine çıktığını iddia ediyor. Söyleşi sırasında bu rakam “10 milyar doların çok çok üzerine” çıkıyor ve Trump “yakında yayımlanacak saygın bir dergi”de servetinin 11,5 milyar dolar olarak gösterildiğini söylüyor. “Kötü görüneceksiniz” diye ekliyor:
“Ve bakın, söyleyebileceğim tek şey FORBES’un iflas etmiş bir dergi olduğu, neden bahsettiğini bilmediği. Sadece bunu söyleyeceğim. Çünkü bu benim için utanç verici bir şey.”
Bütün bunlar hakkında Trump’a sormak istediğim soru aslında gayet basit: FORBES’un kendisini değerlemek için FORBES 400’teki diğer bütün gayrimenkul imparatorları için kullandığından farklı bir metodoloji kullandığını mı düşünüyor? “Evet öyle düşünüyorum” diye yanıtlıyor: “Evet, öyle düşünüyorum.” Gerçekten mi? Neden? “Çünkü ben ünlüyüm, onlar değil. Çünkü (Richard) LeFrak, Joe’s Stone Crab’de akşam yemeği yiyeceği zaman beni arayıp ‘rezervasyon yaptırmama yardım eder misin?’ diyor.”
Ama emin olun Trump önemsiyor. Son yıllarda FORBES 400 muhabirlerine hoşuna giden haberlerin üzerine elle yazılmış notlar göndermeye başladı. Aslında 60 Minutes ve Colbert’e hazırlanması gereken bir akşam, portföyündeki binalardan birinin üzerindeki ipoteğin statüsünü netleştirmek için beni arıyor. Ve vergi planını açıkladığı pazartesi günü de asistanı marka değeri hakkındaki önerilerini içeren kişisel bir notu tarayıp e-postayla yolluyor.
Yaptığımız söyleşinin sonlarına doğru aklımda haber için bir başlık olup olmadığım soruyor. Gerçeği söylüyorum, “yok” diyorum ve kendisinin önerisini soruyorum. Banka hesabında milyarlar bulunan, başkan olmak isteyen popülist bir an düşünüyor: “Kral.”
Forbes