Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Karakuş, Başkentte Nazım İmar Planı’nın sürekli delindiğini, bu yüzden kentin planlı olarak, değil, rant odaklı taleplere göre geliştiğini söyledi.
BİLİMSEL PLANLAMA YOK
“Hukuk tanımaz bir şekilde imar değişikliği ile yasaları delerek sağlıklı bir kent çalışması yapmanın mümkün değil” diyen Karakuş, belediye yöneticilerinin bilimsel planlama ilkelerine göre değil, günü birlik isteklere göre hareket ettiğini öne sürdü.
AOÇ ARAZİSİ, ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ’NE SATILDI
Karakuş, Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek’in, A.O.Ç.’ye ait Çukurambar’daki arazinin ABD Büyükelçiliğine satıldığını söyledi.
Tezcan Karakuş röportajı…
-Ankara’daki yapılaşma çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Ankara’daki planlı yapılaşma sürecinin bilimsel planlama ilkelerine göre çok da verimli geçtiğini söyleyemeyiz. Büyükşehir Meclisi’nden aylık ortalama 200 plan değişikliği çıkıyor. Bu, şu anlama geliyor. Daha önce bu kent için planlanan2013 Nazım İmar Planı’nın sürekli delindiği anlamına geliyor. Bu kentin planlı büyümesi mümkün olmuyor. Rant odaklı durum ve taleplere göre gelişen bir kent görüyoruz. Bugün baktığımızda, Eskişehir Yolu üzeri 40-50-60 katlı yapılaşmalar gündemde… Normalde 2-3 emsal iken 5-6 emsale çıkan bir yoğunlukla karşı karşıya kalıyoruz. O zaman bu kentin alt yapısı kaldırmıyor. Siz bir eve 10 kişi gelecek diye planlamışken, evinize 40 kişi girerse, diğer 30 kişi ne yemek yiyebilir, ne oturacak yer bulabilir, nede ihtiyaçlarını giderebilir. Kent planlandığı şekilde yürümüyor. Büyükşehir’den çıkan imar değişiklikleri, emsal değerleri vb. kentin plansız büyümesine neden oluyor.
BİLİMSEL PLANLAMA İLKELERİNE UYULMUYOR
Hukuk tanımaz bir noktaya geliniyor. Bu durumlarda biz dava açıyoruz. Yapılan çalışmaların yanlış olduğuna dair açıklama yapıyoruz. Ama siz hukuk tanımaz bir şekilde davranırsanız, bugüne kadar çıkan 8-10 bin kadar imar değişikliğiyle ve yasaları delerek, sağlıklı bir kent çalışması yapmanız mümkün değildir. Bu, bir bilimsel planlama işidir. Bir sabah uykudan kalkıp alabileceğiniz bir karar değildir. Plan yapılırken, oradaki iki katlı yapılaşmaya göre okulu, pazarı, yolu, ibadethanesi ona göre planlanmıştır. 2 kat, 32 kata çıkınca, diğer planladığınız şeyler bu kez uymuyor. Bu şekilde düşündüğümüzde, bir yanda iki katlı evler, diğer yanda çok katlı devasa binalar, diğer yandan yolu olmayan yerleşim yerleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu da bize yöneticilerin süreci bilimsel planlama ilkelerine göre değil; günübirlik olarak yürüttüğü sonucunu gösteriyor.
-Büyükşehir, çalışmalarını yürütürken sizinle işbirliğinde veya fikir alışverişinde bulunuyor mu?
-Yaklaşık 22 yıldır görevde. Yöneticinin kendi bakış açısıyla birlikte bir katılımcı belediye değil. Bazı şeyleri göstermelik yapıyor. Bu kent nasıl planlanıyorsa siz ona uyacaksınız. Bu planların hepsini deliyorsanız, bize bir şey sormanızın da anlamı yok. 22 yıldır bakış açısı ortada. Bazen usulen sorduğu bir şeyler oluyor. Mesela en son ‘Güvenpark’a tuvalet yapar mısınız’ gibi durumlar… Hiç muhatap almadığımız bir süreçti. Katılımcı değil, nefret söylemini çok ön plana çıkaran, hakkında pek çok davanın, suç duyurularının olduğu ama İçişleri Bakanlığı’nın koruma zırhında olduğu için soruşturulması izninin verilmediği bir yerel yönetimle karşı karşıyayız. Üslup, tarz, bakış açısı ve bilimsel olarak meslek odalarıyla yan yana durabilecek bir potansiyelde çok görmüyoruz. İş birliği diyalog işidir. Diyalog demokrasiyle gelişir. Toplumsal uzlaşmayla gelişir. Karşınızda diyalog yerine monolog olan kesimlerle sürekli bir ilişki kurmanız çok zor.
ORTAK AKLIN ESERİ: ULUCANLAR MÜZESİ
-Büyükşehir’e çok yüklendiğiniz durumlar, ya da böyle düşünenler oluyor mu? Belediyelerin hiç olumlu gördüğünüz çalışmaları yok mu?
-Diyalog sürecine ilişkin güzel bir örneğimiz var. Ulucanlar Cezaevi… Bugün Ankara’nın en çok turist çeken yeri. 2006 yılında boşaltıldığında Gökçek, orayı yıkıp ayakkabıcılar çarşısı yapacaktı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak biz bu sürece el koyduk. Buranın siyasal bir bellek alanı olduğunu söyledik. ‘Ortak akla ihtiyacımız var, bir fikir projesi yarışması açalım’ dedik. Ulucanlar’a gidip fotoğraflar çektik, ölçüler aldık, incelemelerde bulunduk. Yarışmayla birlikte, Adalet Bakanlığı fikrimizi beğendi. 600 kişi başvurdu. Bu süreçte burayı 300 kişi gezdi. Yarışma sonucunda cezaevinin müze olması fikri ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı bizi davet etti. Yarışmanın sonucunu paylaştık. Brifing verdik. Siyasi, simgesi ve tarihsel bir değer olduğunu belirttik. Ankara’ya değer katacağını söyledik. İkna oldular. Bunu topluma anlatabilmek için Ulucanlar Cezaevi 15 günlüğüne bize tahsis edildi. Sergiler, etkinlikler, tiyatro gösterileri, söyleşiler düzenledik. Kapıda kuyruk oluştu. İnsanlar katılımcı yönetime sahip çıkıyor. 15-20 bin kişi gezdi. Aslında müze olma fikrinin altını çizmiş oldular. Daha sonra protokoller yapıldı, yapım işini Altındağ Belediyesi üstlenmek istedi. Sonuçta 4 protokol ile fikir hayata geçti. Adalet Bakanlığı, ‘Proje sürecinde karar yetkisi Ankara Mimarlar Odası’nın’ olsun dedi. Daha sonra tartışmalı bir sürecin ardından bizim fikir yarışmasını kazanan proje hayata geçti. Bizimde onaylamadığımız aksaklıklar oldu. Kadınlar koğuşunun yıkılması ve görüş odalarının bir kısmının yıkılması gibi durumlar… Şu an Ulucanlar Cezaevi Müze ise bunun altında Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin imzası var. Daha sonra diyaloga giren Adalet Bakanlığı ile Altındağ işbirliğiyle bu proje hayat geçti. Bilimsel bakışa, diyaloga açık olununca demek ki oluyor. Büyükşehir Belediyesi’nde diyaloga açık biri yok. Üslubuyla tarzıyla, kavgaya hazır haliyle, söylemiyle aynı ortamda olamayacağımız bir durum.
-Büyükşehir ile sadece mahkemeden mahkemeye mi görüşüyorsunuz?
-Büyükşehirle 22 yıldır, hukuksuzluğu düşündüğünüzde, yürütmeyi durdurma kararlarını, iptal kararlarını uygulamayan birisiyle hangi masaya oturacaksınız ki. Siz hukukun, anayasanın bu temel kurallarına uymuyorsanız, ‘sabah kalkarım istediğimi yaparım’ derseniz, biz onlarla aynı masada neyi tartışacağımızı bilmiyoruz. Çünkü onlarla aynı düzeyde değiliz. Anayasa, bize tüm bu süreçlerde idarelerin yanlış yapabileceğini, ‘Siz kendi alanınızdan yanlış yapıldığını görüyorsanız, bunu topluma anlatmak için her yolu deneyebilirsiniz’ diyor. Gerek gördüğünüz her şeyi yapabilirsiniz diyor. Bizi siyasetin üzerinde bir denetleme organı olarak görüyor.
-Ama yaptırım gücü vermiyor sanırım?
-Aslında veriyor. Halka anlatıyoruz, dava açıyoruz, basın açıklaması yapıyoruz. Gerekli gördüğümüzde iletişime geçmeye çalışıyoruz. Ama bu tür şeylerde neyi görüyorsak onu söylüyoruz.
-Saraçoğlu ile ilgi son durum nedir?
-Biz Saraçoğlu için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gittik. Buranın ne kadar önemli bir değer olduğunu anlattık. Anlıyorsa diyaloga açıksa konuşabilirsiniz. O da hızlıca bir şey yapılmamasını, Mimarlar Odası’nın dinlenmesini istedi ve süreç başladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görüşmeler başladı. Abdullah Gül sonrası bir anda Bakanlık süreci kapattı. Bizim o süreçte el ele vermiş fotoğraflarımız var. Kamuoyu önünde söz verdik. Saraçoğlu, için biz sözümüzün arkasındayız. Yıkılmadan restore edilerek, kamusal statüde topluma kazandırılmasını istiyoruz. Bunun içinde ortak akla ihtiyaç vardır. Fakat, sözünün arkasında olmayan bir yapı var. Devlet teamüllerinde görülmemiş bir durum var. Devlette devamlılık esastır. Verdiğiniz sözü tutmuyorsunuz. Orası lojman olarak mı, müze olarak mı kalacak bunu sağlamamız gerekiyor. Kent merkezinde insan seslerine de ihtiyacımız var. Saat dokuzdan sonra sokaklarda karanlık binalar, güvenliğin sıkıntılı olduğu bir süreç yaşıyoruz. Şehir merkezlerinde konut ve yerleşimin artması demek, kent merkezinin güvenliğinin artması demektir. O açıdan Saraçoğlu kent merkezinin güvenliği için de önemli.
-Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile Ankapark’taki durum nedir? Buralarda satılma işlemi mi gerçekleşti?
-Onlar da kiralamadır. 2014 Sayıştay raporunun ilk ham halinde denetçi, ‘Siz kiralama protokol yoluyla verdiğiniz arazilerde kalıcı yapılaşmalar yapılıyor. Kalıcı yapılaşmalar, hileli yapılaşmalardır. Orası kiralıktır. Senin değildir. Senin olmayan bir yere nasıl kalıcı bir yapılaşmaya göz yumarsın’ diyor. Hatırlarsanız basında ‘Hileli Saray’ olarak bu yüzden çıkmıştı. Kaçak Saray’ın olduğu arazide protokol ile kiralık. Ankapark da hayvanat bahçesinin onarılması üzerine kurgulanan bir şey. Tema Park diye bir şey yok. Yaşadışı. Normal şartlarda A.O.Ç’nin plan yapma yetkisinin, Büyükşehir Belediyesi’nden alınması gerekiyor. Vasiyeti ve şartlı bağışa göre orasının ticari bir amaca yönelik olmaması şartıyla, sadece hayvanat bahçesinin onarılması üzerine yapma yetkisi ve imkanı verildi.Kendisi de oranın, kişi başına 50-100 Tl ile girilip, ticari kazanca yönelik en çok turist çekecek bir yer olarak açıklıyor.Mahkeme karalarında burada ticaret amaçlı bir şey yapılamaz dendiği için mahkemeyi kaybediyor zaten.
-Gündeminizde olan güncel hangi konular bulunuyor?
-Atatürk’ün Marmara Köşkü var. Kaçak Saray yerleşkesi içerisinde kaldı. İki katlı. 1928 yılında bir çiftlik evi olarak yapıldı. Cumhurbaşkanlığı Marmara Köşkü ile ilgili depreme dayanıklılık testi yaptırıyor. Riskli bir yapı olduğu için, yıkımını gündeme getiriyor. Bina kültür varlığı olarak tescilli. Koruma Kurulu da bunun yıkılması ve yeniden yapılmasına izin veriyor. Böylesi bir süreçte dava açtık. Bir şeyin yıkılıp yeniden yapılması diye bir şey olamaz. Koruma literatüründe ‘yeniden yapma’ denir. Olmayan bir şeyi yeniden aynısını yaparsanız. 88 yıldır ayakta olan bir değeri, bu şekilde çözemezsiniz. Burada bir onarım yapmak zorundasınız. Bu durumu da mahkemeye taşıdık. Bunun ideolojik olduğunu biliyoruz. A.O.Ç’nin seçilmesi zaten Cumhuriyet ile hesaplaşmanın mekanı olarak seçildiği anlamına geliyor. Orada kaçak göçek, Cumhuriyet’i temsil etmeyen yapılaşmanın olması da zaten başka bir ideolojiyi ortaya koyuyor. Başkanlık sisteminin mekanın, Cumhuriyetin simge mekanı A.O.Ç’de yapıyor. Bunlar artarak, ideolojik gelişmeler olarak sürüyor. Marmara Köşkü’nün yıkılmak istenmesinin ardında da bu ideoloji var. Atatürk, A.O.Ç’yi halkına emanet ettiği gün imzalar o köşkte atıldı.Marmara Köşkü bunların hepsine tanıktı.Dolayısıyla bunu ortadan kaldırmak, üzere şekillenmiş durumda.Yani bir dönemi yıkarak, üzerine bir şeyler yapamazsınız. Bu yıkıcı bir şey olur, artı bir şey getirmez. Bu toplumu memnun etmez.
ANKARA RÜZGAR TÜNELİ DAVALIK
Ankara Rüzgar Tüneli var gündemimizde, Beşevler’de…Yanına diş hekimliği fakültesinin ek binası yapılıyor. Bu ek binanın durdurulması için bir suç duyurusunda bulunduk. Rüzgar Tüneli endüstriyel miraslar içinde yer alıyor. Aerodinamik laboratuarının bulunduğu bir yer. Koruma kurulu tescil işlemi sürürken herhangi bir şey yapılmaması kararı aldı. Tescillenmesine bir ışık yakmış oldu.
SARAÇOĞLU GÜNDEMDE
Saraçoğlu zorlu tahliyelerle gündeme gelmişti. Kapılar kırılarak girildi. Kültür varlığı tescilli bir yapı olduğu için… İçeri girilirken Koruma Kurulu’ndan yetkililer bulunması gerekiyordu.“Alelade bir yapı değil. Siz ona böyle hoyratça davranamazsınız” dedik. Hakkımızda suç duyurusunda bulunmuşlar şimdi. İfadeye gidiyoruz.
‘PARSEL PERSEL SATILDI’ DAVASI
Ankara’da geçen bir davamız vardı. Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasında ‘parsel parsel sattı’ üzerine bir tartışma çıkmıştı. Bunun üzerine bir açıklama yapmıştık. ‘Bu halk kimin rant için, halk için çalıştığını biliyor’ diye açıklama yapmıştık. Hakkımda suç duyurusunda bulunuldu. Hakaret davası açıldı. Bülent Arınç, Gökçek’e dedi ama Gökçek bize dava açtı. Bu dava devam ediyor. Biz de Bülent Arınç’ı tanık gösterdik. Ama Büyükşehir Belediyesi bu davayla ilgili duruşmaya gelmedi. İkinci duruşmamıza mazeret bildirerek gelmediler. Bu da ilginç bir durum.Bülent Arınç’ın mahkemeyegetirilip ifade vermesini talep ettik.
-Sizce Bülent Arınç mahkemeye gelir mi?
-Bilmiyorum. Turgut Kazan bizim avukatımız. Zaten avukatımız, Bülent Arınç’ı aramış, ‘Sizi tanık göstereceğiz. Basından duyarsanız şaşırmayın’ diye… ‘İspat hakkı istiyoruz’ demiş. ‘O da ispata gerek var mı? Her şey ortada’ demiş
-Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
-Yakında genel kurulumuz var. 13-14 Şubat’ta, yeni dönem, yeni politikalar, yeni bir mücadele tarzıyla…
Yeniden aday mısınız? Başka adaylar da var mı?
-Adaylığımız var. Tabii ki her dönem başka adaylar da oluyor.Demokrasinin gereği. Bakış açımız ve grubumuz olarak bir adaylık sürecimiz devam ediyor
Yedigün Gazetesi