Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, kentsel dönüşüm sürecinde hedefin, sadece binaların yıkılarak yerlerine yenilerinin yapılması anlamına gelmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Bizim kentsel dönüşüm ile yapmak istediğimiz; kent siluetine uygun, eğitim ve sağlık tesisleri, yeşil alanları, ulaşım sistemi ve altyapısıyla sağlıklı ve güvenli marka şehirler oluşturmaktır.” dedi.
Sarı, dijital dünyada bulunamayacak yegane şeyin tecrübe olduğunu ifade ederek, toplantının farklı sektörlerdeki deneyimlerin bir araya gelmesi adına çok anlamlı olduğunu söyledi.
Büyüyen ve gelişen Türkiye’nin en büyük ihtiyacının, yeni fikirler ve farklı bakış açıları olduğunu aktaran Sarı, Türkiye’nin geleceğine katkı sunmak amacıyla oluşturulan “Fikir Sofrası” platformunun, dış politikadan ekonomiye, bilimden kültüre kadar geniş bir yelpazede değerlendirme yapılmasını sağladığını kaydetti.
Sarı, devlet ve özel sektör arasındaki etkileşimi arttıran bu gibi toplantıların, ortak paydada buluşma, yeni fikirler ortaya çıkarma ve sektörlere yönelik hassasiyetlerin paylaşılmasına zemin hazırladığını dile getirdi.
Bakan Sarı, platformda “Ben değil, biz” anlayışı ile Türkiye’nin mevcudiyeti ve ilerlemesi için beyin fırtınası yapıldığına dikkati çekerek, “Biz de hükümet olarak 14 yıllık süre içinde, yaptığımız işlerde ‘Biz yaptık oldu’ anlayışından hep uzak durduk. Sivil toplum kuruluşlarından akademisyenlere, medyadan özel sektör temsilcilerine kadar herkese ‘Kapımız açık, gelin görüşünüzü belirtin’ dedik. Söze kıymet veren, alanda çalışana saygıda kusur etmeyen bir politika yürütmeyi düstur edindik. Çünkü sizlerin başarısı sadece bizim değil, Türkiye’nin başarısı demektir.” diye konuştu.
– “Önceliğimiz sağlıklı kentler oluşturmak”
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sarı, “Fikir Sofrası” gibi Türkiye’nin ilerlemesi için atılacak adımların konuşulacağı alanlara her zamankinden çok ihtiyaç olduğuna vurgu yaparak, Türkiye’nin, komşu ülkelerde yaşanan istikrarsızlığın etkisiyle terör saldırılarının hedefi haline geldiğini söyledi.
Bu zorlayıcı durumun Türk halkını işinden ve de yaşantısından alıkoyamayacağını aktaran Sarı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi ülkemize yönelik tehditlere karşı, farklılıklarımızı bir kenara bırakarak, bir ‘millet koalisyonu’ oluşturmaya ihtiyacımız var. Türkiye, verdiği bu zorlu sınavdan milletimizin ve sizlerin yardımı ile çıkacak. Buna olan inancımız tamdır. Çocuklarımızın, şehirlerimizin, ülkemizin geleceğini daha güvenli yarınlara el ele taşıyacağız. Yaşamak, sadece nefes alıp vermek değil, hayattan zevk alabilmektir. Bunun için insanın eğitimden sağlığa, kültür sanattan çevreye kadar, kendisine var olduğunu hissettiren değerlere ulaşması gerekir. Öyle ki, ‘Yaşanabilir Şehirler ve Kentsel Dönüşüm’ başlığında bir araya geldiğimiz bu toplantıda, yaşama dokunan projelerimizden bahsetmek isterim. Bizim için şehir, değerler ve inançlar mekanı olmanın yanı sıra, insanların anılarını hatta geleceklerini depolayan birer hafıza merkezidir. Bu bilinçle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak, kimlikli, geçmiş dönemlere saygılı, estetik kaygıya sahip, kullanıcı odaklı bir şehircilik anlayışıyla, kentlerimizin planlı gelişmesini sağlamaya çalışıyoruz. Doğal güzelliklerimizin ve tarihsel zenginliklerimizin korunmasını göz önüne alarak, modern, çevreye duyarlı, toplumumuzun sosyal yapısına uygun bir şehirleşme anlayışı ile hizmet veriyoruz.”
Bakın Sarı, bu nedenle önceliklerinin “sağlıklı kentler” oluşturarak, insanların yaşam kalitesini arttırmak olduğunu dile getirerek, sağlıklı kentten kasıtlarının orada yaşayan insanların emniyet, huzur ve sağlıklarının korunmasının yanı sıra teknik altyapıdan iktisadi yaşama, estetik duygulardan kültürel değerlere kadar vatandaşın hayatının her alanını kolaylaştırmak olduğunu söyledi.
Sadece sağlıklı kentler değil, geleneksel hayata dair tüm yaşanmışlıkları, bölge hassasiyetlerini dikkate alarak şehirleri yenilemek için çalıştıklarına işaret eden Sarı, bu nedenle en büyük hedeflerinden birinin de şehirleşmede “Yöresel Mimari Özelliklerine Uygun Konut Projeleri”ni hayata geçirmek olduğunu belirtti.
– Sur Projesi
Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, bu kapsamda, ülkenin her yöresine uygun, mimari çevre oluşturma ve kırsal alanlarda kimlikli yapılaşma çalışmaları yürüttüklerini anlatarak, şunları kaydetti:
“Son dönemde çok önemsediğimiz ‘Sur Projemiz’ bu anlamda tam da bahsettiğimiz özellikleri içinde barındırıyor. Terörün yıktığı bu tarihi mirası, kültürel değerlerini koruyarak yeniden ayağa kaldıracağız. 2012 yılında koruma imar planı ilan edilen Sur’da, yörenin mimari dokusuna sağdık kalınması, öncelikli hassasiyetimizdir. Buradaki çalışma kapsamında, bölgenin içerisindeki gecekondular temizlenecek, tescilli binaların restorasyonu yapılacak. Bu alanda bir toplu konut projesi ise kesinlikle olmayacak. Tam tersi, Sur seviyesini aşmayan, yöresel mimarinin ortaya çıkacağı, avlularıyla, revaklarıyla, cumbalarıyla yörenin dokusunun ve mimari özelliklerinin yansıtıldığı bir Sur çalışması yapacağız. Sur örneğinde olduğu gibi, ortak bir vizyon belirleyerek, şehirleşmede Türkiye genelinde çok katlı yapılar yerine yatay mimariyi öncelikli hale getirmeyi amaçlıyoruz. Deprem gibi afetlere karşı, riskleri de azaltabilecek bir yaklaşım olan yatay mimariyle insanın toprakla bağının ve sosyal ilişkilerinin güçlendirilmesini hedefliyoruz. Böylece hem daha güvenli hem de kadim medeniyetimizin birikimini yansıtan yapılarla, şehirlerimizin daha yaşanabilir alanlar olmasını sağlayacağız. Bu konuda çalışırken, kentin yatay mimari düzenlemelerle geniş alanlara yayılması, ulaşımın daha uzun mesafelerde yapılması gerekliliğinin bilincindeyiz. Bu nedenle, kentlerin dönüşümü sırasında altyapının kurulması çalışmalarının da eş zamanlı olarak yürütülmesini sağlayacağız. Artık şehircilikte anlayışlar değişmektedir. Kısa vadeli, geçici çözümler yerine, uzun vadeli hedefler doğrultusunda yürüttüğümüz bu çalışmalarda, sizlerin de desteğini görmek istiyoruz.”
– Kentsel dönüşümün sosyal boyutu
Bakan Sarı, nüfusun yüzde 30’unun üç büyük şehir olan İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşadığını belirterek, hızlı kentleşmeye paralel Türkiye’nin belirli bir dönem boyunca plansız ve altyapısız kentleşme ve gecekondu olgusu ile karşı karşıya kaldığını söyledi.
Sarı, 2000’li yıllarla birlikte hızlı kentleşme döneminin sona erdiğini, kentlerde yayılımın gittikçe arttığı bir dönem başladığını aktararak, bu dönemle mevcut kentlerin daha yaşanabilir hale getirilmesi için kentsel dönüşüm kanunları çıkarıldığını kaydetti.
Tüm bu kentsel dönüşüm sürecinde hedefin, sadece binaların yıkılarak yerlerine yeni yapılar yapılması anlamına gelmemesi gerektiğini vurgulayan Sarı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bizim kentsel dönüşüm ile yapmak istediğimiz, kent siluetine uygun, eğitim ve sağlık tesisleri, yeşil alanları, ulaşım sistemi ve altyapısıyla sağlıklı ve güvenli marka şehirler oluşturmaktır. Bununla birlikte kentsel dönüşümün en önemli boyutuysa sosyal boyutudur. Her kentimizin kendi kültürü, kendi mimarisi, kendine has bir kimliği olmalıdır. Bunun için kentlerimizin dönüşümünün yöresel mimari gözetilerek, o kente özgün bir kimlik oluşturacak şekilde planlanması ve gelişmesi büyük önem arz etmektedir. Söz konusu dönüşüm hedeflerine ulaşmak için bakanlık olarak Türkiye genelinde 48 ilde 179 riskli alan ilan edilmiş ve kentsel dönüşüm çalışmaları başlatılmıştır. Bahsettiğimiz bu alanlar, 1 milyon 200 binin üzerinde insanımızı ilgilendirmektedir. Ayrıca, şehirlere dönük bütünlükçü bir müdahale geliştirmek amacıyla, bakanlık olarak ‘Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi’ni hazırladık.”
Bakan Sarı, bu strateji belgesi ile kentler için belirlenen hedeflerin nasıl gerçekleştirileceği, öncelikli müdahale alanları, kent kimliklerinin korunması için geliştirilecek müdahaleler, sağlıklı bir çevre yaratmak amacıyla karbondioksit emisyonunun azaltılması yönündeki çalışmalar belirlendiğini belirtti.
– “Yaşam alanlarında çevre duyarlılığını önceliyoruz”
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sarı, 2023 Türkiyesi’nde şehirleşme ile ilgili sorunları çözmenin öncelikli hedefleri olduğunu vurgulayarak, konuşmasında şunları dile getirdi:
“Bu doğrultuda, ‘yaşanabilir ve marka şehirler’ hedefine ulaşmak için kentsel dönüşüm çalışmaları hızla sürdürülmekte ve bina kalitesini yükseltirken, mekan kalitesini de arttırmak için sağlıklı kentsel çevre oluşturulmaya devam edilmektedir. Tam bu noktada dikkatinizi çekmek istediğim bir projemiz var. Yaşam alanlarında çevre duyarlılığını önceliyoruz. Çevreyle dost, aşırı enerji harcamak bir yana enerjisini kendisi üreten, iklimsel verilerle birlikte hareket eden, atık suların geri kullanıldığı yeşil binaları, Türkiye geneline yaymak için çalışmalarımıza başlıyoruz. Bu yapıların ulusal standardını oluşturabilmek için yeni bir kılavuz hazırladık. Böylece, Türkiye’de ilk defa oluşturulacak ulusal sertifikasyon sistemi ile çevreye duyarlı, insan sağlığını ön plana alan binaları hayata geçirebileceğiz. Sektörlerimizin temsilcileri, sizler dünyayı inşa ediyorsunuz. Yenilik ve güvenilirlik iddiası ile işlerinizi görücüye çıkartıyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde katıldığım uluslararası MİPİM Fuarı’nda da Türkiye’nin dünyada ne kadar önemli bir yer edindiğine bir kez daha şahit oldum. Dünyanın marka kentleri olarak gösterilen Londra ve Paris’in ortasında yer alan İstanbul Çadırı, görenleri kendine hayran bıraktı. Türkiye’nin yapı sektöründe öncü ülkeler arasında olduğunu ve dünya markası olma iddiasıyla, çalışmalarını büyük bir ciddiyetle yürüttüğünü görmek onur vericiydi. AK Parti olarak biz de 14 Ağustos 2001’de yeni bir siyaset iddiasıyla yola çıktık. Çünkü 90’lı yıllarda Türk siyasetinin içi boşalmış, toplum nezdinde siyasi makama olan güven bitme noktasına gelmişti. Bugün gönül rahatlığı ile başımızı yastığa koyabiliyorsak, ortaya koyduğumuz eserlerle ülkemizin adını dünyaya yansıtabiliyorsak, başarmışız demektir.”
Sarı, yatırımcılar için çalışma hayatındaki en önemli unsurun güven ve istikrar ortamı olduğunu belirterek, yatırımcıların bu noktada üstlendiği sorumluluğun devlet açısından da çok anlam taşıdığını kaydetti.
Alanda uzman isimlerle Türkiye’deki konut arzı ve talebinin emin adımlarla ilerlediğini gözlemlediklerine işaret eden Sarı, yılda ortalama 1 milyon konut el değiştirirken, yıllık 600 bin yeni konut ihtiyacının ortaya çıktığını anlattı.
Bakan Sarı, şunları kaydetti:
“Bu denklemde baktığımızda Türk inşaat ve konut sektörü büyüyen, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden olmaya devam edecektir. Bizler de iş adamlarımızın ve yatırımcılarımızın işleriyle ilgili kararlarını kolayca hayata geçirmeleri ve yatırımlarını hızla gerçekleştirmeleri için gereken tüm düzenlemeleri yaptık. 1984-2002 yılları arasında Türkiye’ye sadece 14,8 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım gelmişti. 2003-2015 yılları arasında Türkiye’deki istikrar ve izlediğimiz teşvik politikalarının etkisiyle 165 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım geldi. Dünyanın en büyük 250 uluslararası inşaat firması arasında 42 Türk firması bulunmaktadır. Artık tüm firmalarımıza her türlü desteği veren elçiliklerimiz ve müşavirliklerimiz var. Bu sayede Türk iş adamları olarak sizler Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar pek çok coğrafyada ülkemizi en işi şekilde temsil edebiliyorsunuz.”
– Müteahhitlik sektörünün katkısı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Türkiye’nin 2003’ten beri süregelen kesintisiz büyümesinde müteahhitlik sektörünün katkısının çok büyük olduğuna dikkati çekerek, iş adamlarına şöyle seslendi:
“Müteahhitlerimizin, yurt dışındaki müteahhitlik hizmetlerinde son 10 yılda 220 milyar dolar üzerinde taahhüt üstlenmiş olması bizler için önemli bir gösterge. Bugün Türkmenistan, Dubai, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Kazakistan ve daha nice ülkede yükselen binalarınızı, eserlerinizi görüyor, övünüyoruz. Bunu, yurt dışına çıkan devlet adamlarımız ve Türkiye’yi temsil eden insanlarımız çok iyi bilirler. Ancak, sadece övünmekle kalmadığımızın sanırım farkındasınız. Hükümet olarak bizler; bakanlarından müsteşarlarına, büyükelçilerinden devletin bütün görevlilerine kadar herkes sizlerin yurt dışındaki büyük projeleri elde etmeniz için ne gerekirse yapıyoruz. Çünkü sizin başarınız Türkiye’nin başarısıdır. Sizin yurt dışındaki şantiyeleriniz bizim için adeta birer büyükelçiliktir. Sizlerden de bu sorumlulukla başarılarınıza devam etmenizi istiyoruz. Zorluklar sizi yıldırmasın. İnanıyorum ki yaptığınız işler ve edindiğiniz tecrübelerle çok daha büyük projelere imza atacaksınız.”
Çevresel Etki Değerlendirmesi’nin (ÇED) yatırımcıların yol haritası olduğunu anlatan Sarı, yatırımcının, ÇED sürecinde, projesine ilişkin mevzuat ve çevresel etkiler açısından herhangi bir sıkıntı olup olmadığını rahatlıkla görebildiğini anlattı.
Tüm tarafların dinlenildiği, bütün aşamaları şeffaf olan ve en önemlisi halka açık olan ÇED sürecinin tüm aşamalarında halkın görüşlerini bakanla iletebildiğini belirten Sarı, ÇED sürecini çevreyi korumak için yürüttüklerini, amaçlarının yatırımı yeşile boyamak olduğunu söyledi.
İmar Kanunu değişikliği hakkında bilgi veren Sarı, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Hiç şüphesiz, düzenli ve marka şehirlerin oluşması için nitelikli bir planlamanın yapılmış olması zorunludur. Maalesef, 1984’ten günümüze kadar planlama yetkisini elinde bulunduran yerel yönetimler, bu konuda başarılı bir sınav verememiştir. Bu, şehirlerimizin mevcut durumundan anlaşılmaktadır. İmar Kanunu ve yönetmeliklerdeki yetersizlikler nedeniyle, şehirlerin kimlik kazanmasının en önemli adımı olan planlamanın, geliştirilmesi sağlanamamıştır. Bu konudaki boşlukları gidermek için özellikle İmar Kanunu ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği çalışmalarımız son aşamaya gelmiştir. Yapılan düzenlemeler ile çevreyi önemseyen, rahat ulaşım imkanlarının sunulduğu, binalardaki enerji verimliliğini arttıran şehirler hedefine ulaşmayı amaçlıyoruz. Bu nedenle bu hafta sonu arkadaşlarımızla bu konuda bir istişare toplantısı gerçekleştireceğiz. Umut ediyorum ki çok yakında bu kanuna ilişkin detayları sizlerle paylaşabileceğiz.”
AA