Küçükçekmece Kanarya’da 640 ev riskli!

Küçükçekmece Kanarya

Kanarya’da kentsel dönüşüm hız kesmiyor. Şirketler, anlaştığı hak sahibine daha iyi teklif sunuyor. Ve düşmanlık tohumları ekiliyor.

İç savaştan kaçan yaklaşık 30 bin Kanarya’ya sığınmış. Biz, Toy Sokak’ta, belki de yakında yıkılacak olan eski dökük bir evde rastladık Suriyeli kadınlara. Mutfağa götürdüler bizi önce, evde yiyecek hiçbir şeyin olmadığına inandırmak için Dört aylık bebeği ve boş biberonu gösterdiler…

Kanarya, bitmek bilmeyen polis operasyonlarıyla gündemden düşmüyor. Olanı biteni, mahalleliden dinlemek için Kanarya’dayız. Kürtlerin, Kanarya’da aslında çok eski bir geçmişe sahip olduklarını orada öğreniyoruz. Mahalledeki gündemi, devletin Kürt politikası belirtiyor. Yakınları Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silvan’da olanlar öfkeli. Yaşlılar her şeye rağmen ‘barış’ dese de gençlerin, barışa dair hiçbir inançları yok. Ölülerine ağlayan bir halk, 30 yıllık komşularının empati kuramamasına şaşırıyor. Eylemlere tepki gösterenler, can güvenliklerinin olmadığını söylüyor. Kürtler, Kanarya’ya 1970’lerin başında gelmiş. İlk gelen, Cizreli bir müteahhit. Belediyede çalıştığı için semtin, altyapı işlerini devralmış. Yanında Mardin’den getirdiği işçileri çalıştırmış. Bir süre sonra, burada inşaat işi Kürtlerden sorulur olmuş. Kürtler, Türklerin binalarında oturamadıkça, gece gündüz, çoluk çocuk el ele çalışmak zorundaymış ev sahibi olabilmek için. Kanarya’ya en büyük göç, köyleri yakılan Kürtlerin gelmesiyle 1994-1996 yıllarında yaşanmış. Mahallenin nüfusu bugün resmi kayıtlara göre 75 bin. Mahallede iç içe, aynı zamanda bir o kadar da ayrı iki dünya var. Oldukça renkli sosyal yaşamın yerini, akşam, polis müdahalesiyle büyüyen protestolar alıyor. Polis gaz bombası yağdırırken, eylemciler Şahin Caddesi’ne barikat kuruyor, ateş yakıyor. Otobüs seferleri durduruluyor. Semtin üzerinde, sürekli helikopter uçuruluyor. Örgütlü halk, protestoculara kapılarını açıyor. Polis ise sabaha karşı ev baskınları düzenliyor. Batman doğumlu bir genç. Epilepsi hastası. Bir gün önceki eylemden sesi kısılmış. Öfkeden ateş saçan gözlerini gözlerime dikiyor: “Bu zulüm, Kürt halkına yapılanlar sona erene kadar direneceğim.” Anneler çocuklarını korumanın derdindeler. “Gezi’de neden Kürtler yoktu” tartışmasını anımsatıyor söyledikleri: “Artık sıra Tüklerde. Madem kardeşlik istiyorlar göstersinler…” Kürt esnaf ise devlete kırgın, sitem ediyor: “Biz zaten 90’lı yıllardan alışkınız. Kürtsen, bir kere, potansiyel suçlusun. Başka bir şey değil.”

Burası Teksas oldu

Can güvenliğinden endişe eden ve maddi durumu iyi olanlar mahalleyi terk etmiş. Olaylar sırasında sık sık gerçek silahlar konuşuyor. Yoldan geçerken serseri bir kuşuna denk gelmek de, direkt hedef seçilmek de ihtimal dahilinde. Bizi, “Burası Teksas oldu. Akşam fazla dolaşmayın!” diye uyarıyor bir genç adam. Fırlayan ev kiraları Kanarya’yı da etkilemiş. Yine de yoksulluğun yaşam alanj bulabildiği bir semt Kanarya. Mahalleli, Kanarya’yı değersizleştirip, ucuza kapatmak isteyen rant nedeniyle hırsızlık ve uyuşturucuya göz yumulduğunu, en küçük protestoya bile aşın güç kullanıldığını düşünüyor.

640 hane tedirgin

Mahallede kentsel dönüşüm hız kesmiyor. İnşaat şirketleri, yan yana yaşayan iki kardeşi birbirine düşman ediyor. Çünkü Kentsel Dönüşüm Yasası’na göre, bir evi yıkmak için o parseldeki 3’te 2’nin onayının alınması yeterli oluyor. Şirketler, hak sahibine daha iyi teklif sunuyor. Diğer ortak en düşük fiyata zorlanıyor. Erenler Caddesi’nde, meyve ağaçlarının altında, bahçeli tek katlı evlerde yaşayanların, 10 yıllık bezdiren bekleyişi sürüyor. 2006’da tapuları iptal edilmişti. Riskli alan ilanıyla evlerin yıkılacağı söylenmişti. Şimdi, belediye ‘tamir edin oturun’ diyormuş. 640 hane tedirgin…

Dinmeyen acı

Dönerken, Üveyik Sokak’a uğradık. Kürt işadamı Halil Alpsoy, 30 Nisan 1994’te, gece saat 01.00 sıralarında o sokaktaki evinin önünden, beyaz bir Şahin’e bindirilerek götürüldü, işkenceden tanınmayacak hale gelen bedeni 18 gün sonra Kırıkkale’de bulundu. Cumartesi Anneleri’nden Fikriye Alpsoy, aynı yerde 23 yıldır ağıt yakıyor. En büyüğü 11 yaşında, en küçüğü 40 günlük, 6 çocukla bir başına kaldığında 25 yaşındaydı. 40 günlük bebeğe babasının adını verdiler. O şimdi askerde… Halil Alpsoy, Mardin Midyat’lı. Sefaköy’de deri atölyesi vardı. Yanında 60 işçi çalışıyordu. Kanarya’ya 1970’lerde yerleşen, ekonomik gücü olan bir isimdi. Gözyaşları içinde anlatıyor Fikriye anne, “Kürt olduğumuz için öldürdüler. Bu evde öleceğim ben de… Allah ne bu dünyada ne öbür dünyada hakkımızı onlara bırakmasın.”

Hilal KÖSE/Cumhuriyet