Mobilya sanayi İş Adamları Derneği (MOBSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bostan, konut satışındaki artışın, mobilya satışına yansımadığını belirterek son ayda her ne kadar konut satışlarında yüzde 20’ye yakın bir düşüş olsa da, Eylül ayına kadar bir önceki döneme göre sürekli artan konut satış rakamlarından bahsedildiğini söyledi. Konut satışındaki artışın, taşınma ve doğal olarak da ev eşyalarını yenileme anlamına geldiğini belirten Bostan, “Ancak bunu bir evin olmazsa olmazı mobilya eşyalarındaki duruma göre düşündüğümüz vakit, insanlar evlerini yeniliyorlar ama mobilyalarını yenilemiyorlar. Sadece hazır mutfak, hazır portmanto, dolap gibi müteahhitlerin ev iÇinde sundukları temel mobilyalarda artış var. Fakat burada da hazır ürünler tercih edildiği için sektöre bir kazanç sağlamıyor. Yeni konutların hiçbirinde yeni ürün alınmadı. Dış pazarda geçen yıl mobilya sektörü yüzde 13 büyüse de, iç pazarda artış söz konusu değil” dedi. Adnan Bostan, son 10 yılda mobilya sektöründe pek çok değişiklik olduğunu belirterek, “Yatak odasından, çocuk odasına; ahşabından, kumaşına kadar evimizin her köşesine hayat veren mobilyaların seçimleri yaşamımızda önemli bir yer taşıyor. Eski zamanlarda sadece iş görsün diye alınan mobilyalar artık insanların hayat felsefesine, yaşam tarzlarına göre seçiliyor. Eskilerin kapısını kilitleyip örtülerle kapladığı, gözü gibi baktığı misafir odaları yerine, şimdilerde keyifli zaman geçirmeye odaklı, ferahlık ve mutluluk veren mobilyalar tercih ediliyor” dedi.
Yaşam alanlarında her alanın etkin kullanılması açısından ergonomik modelleri tasarlamayı hedefleyen mobilya firmalarının, koltukların kollarının ince; baza ve ayaklarının ahşap olmasına özen gösterdiğini söyleyen MOBSAD Başkanı, özellikle yüksek ayaklı modellerin öne çıktığını kaydederek şu ifadelere yer verdi: “Metrekarelerin küçülmesi her metrekarenin değerini daha da arttırıyor. Örneğin; eskiden dolapların içi oldukça işlevsizdi. Şimdi ise neredeyse evdeki her şeyin rahatlıkla yerleştirilebileceği şekilde tasarlanıyor. Bu yüzden metrekare büyüklüklerinin düşmesinin, misafir odası kavramının ortadan kalmasının mobilya tarzında değişiklik yarattığını söyleyebiliriz. Sektörde tasarım ve markalaşma kilit rol oynuyor. Bu durum, mobilya tüketicisine de yansımış durumda. Artık insanlar tasarımı ön planda olan ve markalaşan ürünleri tercih ediyorlar”.
Afrika PAZARINI YENİ KİLİT ÜLKESİ NİJERYA
Türk mobilyasının Afrika pazarına yayılmasında şu an Nijeryanın Dubai’den bayrağı devralmış durumda olduğunu açıklayan Adnan Bostan, “Yakın bir zamana kadar Afrika pazarına açılmada Dubai kilit bir rol üstleniyordu. Şimdi Nijerya bu rolü üstlenmiş durumda. Nijerya kalabalık ve genç nüfusu, zengin doğal kaynakları ve Afrika Kıtası’nın adeta ekonomik merkezinde yer alması ile son yıllarda öne çıktı. Her ne kadar siyasi istikrarsızlık zaman zaman sorun oluştursa da ülke bölgenin dinamizmini lehine kullanmakta çok başarılı oldu. Hem bir geçiş ülkesi hem de merkez ülke olma hüviyetini elinde tutabilen az sayıda bölgeden biri olarak Nijerya, mobilyacılarımız için de özellikle son iki yıldır özel bir pazar olara addedilmeye başladı” dedi.
İTHAL MOBİLYAYA EK VERGİ OLUMLU
İthal mobilyaya getirilen yüzde 25’lik ek vergi, sektör açısından olumlu etkileri olduğunu söyleyen MOBSAD Başkanı Bostan, “Mayıs ayı sonunda Resmi gazete’de yayımlanan ve yürürlüğe giren karara göre, ithal edilecek mobilyalara yüzde 50, aksam ve parçalarına da yüzde 25 ilave gümrük vergisi uygulaması getirildi. Özellikle Çin ile sembolleşen Uzakdoğu kökenli ürünlerine sınırlama getiren bu kararla, hem kalitesiz ve sağlık gereksinimlerini karşılamayan ürünlerin piyasadaki dolaşımı azalacak hem de sektörde ihracata yöneliş artacak. İthal mobilyalara getirilen ek vergiden önce de ithalat 1 milyar sınırını aşmadı” diye konuştu. Bu zamana kadar yaklaşık 400 milyon dolarlık mobilyayı Uzakdoğu’dan ithal eden Türkiye’de söz konusu rakamların ithalatın yaklaşık yüzde 50’sine denk geldiğini söyleyen Adnan Bostan, yerli üreticiyi koruma amaçlı alınan bu kararın, aynı zamanda tüketiciyi de koruma altına aldığını vurgulayarak, başlıca mobilya üreticilerinden Almanya ve İtalya’nın bu kararın dışında bIrakıldığının altını çizdi. Doğrudan ya da dolaylı koruma önlemlerinin net bir hedefi olması gerektiğini belirten Bostan sözlerine şöyle devam etti: “Şayet ülkemizde üretilen bir ürün haksız rekabet koşulları oluşturacak şekilde ülkemize giriyorsa, bu konu muhakkak dikkatle incelenmeli. Gerek standartlara uymayışı gerekse Türk halkının yaşamına kayda değer bir katkı üretmemesi boyutuyla bahse konu ürünlerin ithalinin özendirilmemesi yerindedir. Ancak Türkiye’de olmayan bazı egzotik ağaç ve çalıların temel hammadde olarak kullanıldığı bir kısım bahçe mobilyasının da içinde bulunduğu ürün için ise aynı keskinlikte davranmak gerekmeyebilir. Kamu yararının nerede olduğunu tespit etmek için detaylı inceleme ve değerlendirme yapmak şart”. Ek vergi nedeniyle sanayi için özel ağaç yetiştirmeciliği Türkiye’de hız kazanabileceğini söyleyen Bostan, “Endüstriyel odun üretimi ya da özel sektör ormancılığı fikri ülkemizde artık kabul gördü. Buna büyük ihtiyaç olduğu da görülüyor. Fakat kısa vadede sonuç üretmesini bekleyeceğimiz bir konu olmadığı için bunun bir master plan dahilinde pilot bölgelerde özenle yürütülmesi ve başarısını kanıtlaması gerekiyor. Bölgenin iklimi, bitki örtüsü, hayvan çeşitliliği üzerinde derin etkileri olacak bu tür projelerin kuş ve böcek diye küçümsenemeyecek sorunları olacaktır. Bu açıdan hararetle desteklediğimiz bu fikrimin çok özenle hayata geçirilmesinden yanayız” diye konuştu.
Sektörün en büyük sıkıntılarından bir tanesi kalifiye eleman olduğunu söyleyen Adnan Bostan, “Eskiden okumayacak çocuklar bir mobilya ustasının, araba ustasının yanına yetiştirilmek için verilirdi. Ama şimdi gençler mobilya sektöründe çalışmayı tercih etmiyor. Özellikle AVM’lerin açılması, eleman bulmamızı daha da zor duruma soktu. Çünkü gençler, daha fazla emek harcayıp bir zanaat öğrenecekleri meslek yerine kafelerde, mağazalarda çalışmayı tercih ediyorlar. Oysa bu meslekte sebat edildiği takdirde çok iyi paralar kazanabilmek mümkün. Ancak mobilya ustası olabilmek için küçük yaşlarda bu sektöre girmek gerekiyor. Çünkü belli bir yaştan sonra parmakların gelişimi tamamlandığı için parmaklar kıvraklığını kaybediyor” dedi.
“TREND BELİRLEYEN ÜLKE KONUMUNA GELDİK”
Uzun süredir kırmaya çalıştıkları ’Çinli’den iyi, İtalyan’dan ucuz’ klişesinin yavaş yavaş yerini ’Tasarım üreten, yüksek katma değerli mobilyada dünyanın en iyilerinden biri’ söylemine bıraktığını açıklayan Bostan, Türkiye’nin seksenli ve doksanlı yıllardaki dinamizminden gereğince pay alamayan mobilya sektörünün, yeni bin yılla birlikte yeni bir evreye girdiğini söyledi. Özellikle 2005’ten sonra güçlenen ihracat hacminin sektörü adeta geliştirdiğini belirten Adnan Bostan şunları söyledi: “Bu döneme kadar istisnai örnekleri kenara bırakırsak ’yabancı ve eleştirel göz’den mahrum firmalar kendi ölçeğinde en kaliteliyi münferiden üretme gayretindeyken artık standartlaşma, seri üretim, çevreye duyarlılık, insan sağlığı, ergonomi, estetik, kalite ve nihayetinde tasarımı birlikte isteyen bir pazarla karşı karşıya kaldılar. İnanılmaz bir dönüşüm gösteren mobilya sektörü artık dünyanın her yerinde kabul gören kalite-estetik-maliyet süzgecinden tasarımdaki başarıyla daha kolay geçiyor. Son 10 yılda sürekli büyüyüp güçlenen mobilya sektörü, hem firmaları hem de çalışanlarını dünya standartlarına taşımaya başladı. Başta İstanbul olmak üzere İnegöl, Kayseri, İzmir, Ankara gibi bölgelerde başarıyla üretilen mobilya yavaş yavaş kimlik kazanmaya başladı. Uzun yıllar boyu özellikle İtalyan tarzı ile Alman, İngiliz ve Fransız ekollerini takip eden Türk mobilyacısı bir süredir kendi Ar-Ge süreçlerine yoğunlaştı. Neticesinde ise tasarım anlamında dünyada kendine yer bulmaya başlayan, bu sayede trend belirleyen ülkelerden biri olarak öncü konuma geldik”.
“KDV DÜŞÜRÜLMELİ”
Başta navlun sorunu nedeni ile ABD pazarından neredeyse hiç istifade edilememesinin mobilya ihracatının genel sorunu olduğunu bildiren Bostan, “Bu ülkeye 50 milyon dolar ihracata bile henüz ulaşamadık. Almanya 14 milyar dolar ithalatı ile bizim de etkin olduğumuz pazarlardan biri. Son 5-6 yıllık dönemde ortalama 150 milyon dolar ihracat yaptığımız ve en büyük pazarımız olan Almanya şu anda (2014 sonu) ihracat pazarlarımız arasında dördüncü sıraya (2014 ilk üç çeyrekte 5’inci sırada) gerilemiştir. Bunda Avrupa’daki ekonomik daralmanın rolü olduğu gibi ülkemiz mobilyacıların pazar çeşitlendirmesi ile çeşitli savaş ve krizlerin pozitif etkisi ile Libya ve Irak gibi iki yeni pazarın öne çıkmasının da rolü vardır. Dünya mobilya ithalatında ilk beşteki diğer sıraları Fransa (7,5 milyar), İngiltere (7,5 milyar) ve Çin (7 milyar) alıyor. Bununla birlikte sektör olarak bir diğer engelimiz ise; özel sektörün önderliğinde Dünya’da Plantasyon Ormancılığının gelişmesiyle ortaya çıkan FSC gibi sertifikasyonların talebi, pratikte Türk firmalarının önünde engeldir. Zira Türkiye’de tek resmi orman sahibi bizzat devletin kendisidir. Eldeki ormanlar da doğal ormandır. Bu konuda sektörün genelinde bir rahatsızlık mevcut ve özellikle ihracatçılar Birliği ve Mobilya Sektör Meclisi kanalıyla konu gündemde tutuluyor. Geçmiş dönemlerde üretim hacmimiz 3-4 milyar dolar rakamlarına zor ulaşırken bugün perakende rakamlarla 11 milyar dolar rakamına ulaşılmıştır. Verimlilik ve ölçek ekonomisinin etkisiyle firmalar hızla büyüyüp dünya standartlarında üretim yapıp pazarlar hale gelmiştir. Mağazalar da dâhil edildiğinde neredeyse 65 bin işyerinin bulunduğu mobilya sektörü dönemsel olarak ufak değişikliklere bağlı olsa da 250 bin kişiden fazla olan toplam istihdamının yaklaşık 200 binlik kısmı doğrudan üretim süreçlerinde görev alan çalışanlardan oluşmaktadır. Mobilya sektörünün diğer bir sorunu da KDV’dir. Yüzde 18 KDV’nin bir an önce yüzde 8’e düşürülmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
“CARİ FAZLA ÜRETEN BİR SEKTÖRÜZ”
“Mobilya sektörünün son 10 yılı cari açığın ortadan kalktığı bir dönemdir” diyen MOBSAD Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bostan, “Hatta örneğin 2014 sonu rakamı ihracatının 2.4 milyar dolar iken ithalatının 900 milyon dolar rakamların ötesine geçmeyişine göre bakarsak durum daha net ortaya çıkar. Her bir dolarlık ithalata karşılık yaklaşık 2.5 dolarlık ihracat yaparak net cari fazla üreten bir sektör olduğumuzu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
“KUR DALGALANMALARININ ETKİSİ SINIRLI OLACAK”
Son dönemlerde kurda sürekli bir dalgalanma olduğunu belirten Adnan Bostan, bu durumun tüm sektörlerde olduğu gibi mobilya sektörünü de etkilediğini açıkladı. Bostan, “Kısa vadede siparişi alınmış ürünlerde kur kazancı olsa bile yeni siparişlerde ise kur dalgalanmasının sınırlı olacağını öngörüyoruz. Yine mobilya sektörü, ithal girdi oranı en düşük sektörlerden biri olduğu için üretim maliyetlerine etkisi de sınırlı kalacaktır” diye konuştu.
KREDİ KARTI TAKSİTLERİ
Türkiye’de alışverişlerde genellikle taksit yaptırıldığı için kredi kartına taksit sınırlamasının gündemi fazlasıyla meşgul ettiğini söyleyen Adnan Bostan, “Özellikle de bu uygulama, bizim için ayrı bir öneme sahipti. Çünkü biliyorsunuz ki mobilya alışverişlerinde tüketiciler genellikle taksit seçeneklerini kullanmak istiyorlar. Bu yüzden taksit sınırlaması ilk yürürlüğe girdiği zaman ilk 6 ay satışlarda bir düşüş gerçekleşti. Ancak kısa bir süre sonra farklı kampanya seçenekleri, sektörün dinamizmi ve tüketicinin mevcut durumu kabullenmesiyle satışlar artık belli bir ortalamada seyrediyor. Her ne kadar 21 ay önce alınan bu karar ile mobilya sektöründe taksit sınırı dokuz ayla sınırlandırılsa da bu konuda sektörün farklı katmanlarından farklı tepkiler yükseliyor” dedi. Kendi açılarından haklı nedenlerle endüstriyel ve seri üretim yapan ekonomik gruptaki firmaların bir finansal enstrüman olarak kredi kartı taksit sınırının 15, 18 hatta 24 aya çıkarılmasını istediğini duyduklarını MOBSAD Başkanı sözlerini şöyle tamamladı: “Öte yandan sektörün sayısal çoğunluğunu temsil eden binlerce küçük ve orta ölçekli üretici ve hızlı üretim firmalarının bayisi olmayan perakendeci ise özellikle bir maliyet kalemi olarak getirdiği yüklerin fazlalığı ile kredi kartlı işlemlerdeki fazla sayıda taksidin büyük bir haksız rekabet unsuru olduğunu ifade ediyor. Burada sektörün sadece yüz büyük ve çok büyük ölçekli firma ile sınırlı olmadığı gözden kaçırılmadan hareket edilmelidir”.
Milliyet
Bir yanıt bırakın