Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya’da kaliteyi yükseltmek amacıyla büyük projeler hazırladıklarını, kentin yüksek hızlı trenler ve yeni otoyollarla Anadolu’nun her yanına bağlanacağını söyledi.
Ak Parti Antalya 1. Sıra milletvekili adayı Çavuşoğlu, Milliyet’in hem Antalya projeleri hem dış politikadaki gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.
Atatürk’ün 1933 yılında tren hattının Burdur’dan Antalya’ya uzatılmasını istediğini ancak ABD’nin bunu engellediğini belirten Çavuşoğlu, “Şimdi Atatürk’ün 1933 yılındaki hedeflerini gerçekleştiriyoruz. Antalya çok kolay ulaşılan bir kent haline gelecek. Demre’ye üçüncü bir havalimanı, Afyon-Ankara arasına otoyol yapacağız. Antalya Konya-Kapadokya üzerinden Kayseri’ye, Eskişehir üzerinden de yüksek hızlı trenle İstanbul’a bağlanacak” dedi.
‘Koalisyon kültürü yok’
Tek başına iktidar hedeflediklerini, ancak 1 Kasım sonuçlarının koalisyon ihtimali ortaya çıkarması durumunda sorumlu davranacaklarını, millete kızmayacaklarını ve emrini yerine getirmek için çaba harcayacaklarını ancak sonuç alınamazsa yeniden halka gidilmesi gerektiğini ifade eden Çavuşoğlu, “Bizde koalisyon kültürü yok. Keşke olsa. İnşallah halkımız bu seçimde gereğini yapacak” diye konuştu. Çavuşoğlu’nun Milliyet’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Önce dış politikadan başlasak diyorum. Suriye olayı başladığında biz bu işe bulaşmasaydık daha mı iyi olurdu?
Çavuşoğlu: Biz Suriye problemi başladığı zaman bulaşmasaydık ne yapabilirdik. Örneğin burada bir yangın var, bu daha da büyüyecek demeyebilirdik. Öyle demeseydik bu yangın büyümez miydi? Büyürdü. Veya insanlar ölürken sessiz de kalabilirdik. Bu insanlar biz sessiz kaldığımızda belki daha fazla ölürdü. Veya hiç karışmasaydık, sınırlarımızı kapatsaydık bize gelen iki milyon insanın yarıdan fazlası belki Suriye’de ölürdü. Yanı başımızdaki olayın çıkma sebebi Arap Baharı.
Esad niye ikna edilemedi o dönemde…
Çok çaba sarf ettik. Anlattık. Hatta yardım edelim dedik. Esad’la da bir problemimiz yoktu. Ama her şey sizin elinizde olmuyor. Bir anda akım geliyor ortalığı kasıp kavuruyor.
Rusya’nın Suriye’de askeri operasyonu yeni bir boyut kazandırdı. Bunun yaygın bölgesel bir savaşa dönme ihtimali var mı?
Mevcut durum uzadıkça daha karmaşık hale gelir. Ve çözüm bulmakta da zorlanırız. Başta siyasi dönüşüm sağlansaydı, kan ve gözyaşı dursaydı, orası bataklığa dönmeseydi terör de olmazdı, Rusya’nın gelmesi için bir gerekçesi de olmazdı. İran’ın buradaki mevcudiyetini de artırması olmazdı. Ama en büyük sıkıntı Batı dünyasında.
‘PYD’ye silah yanılgıdır’
ABD’nin terör gruplarına havadan yardım ettiği iddiaları var..
Arazideki mevcut durum konusunda ABD’nin tutumunda da görüyoruz ki gerçekliği tespit edememe durumu var. PYD bir terör örgütüdür, içinde de PKK var. Bu açıdan onların daha seküler diyerek DEAŞ ile mücadele ettikleri için bunları bir terör örgütü olarak görmek istememelerinin gerçeğini bir gün göreceklerdir. Büyük bir yanılgıdır. Bir terör örgütüne destek vermek, silah vermek büyük bir yanılgıdır.
Esad’lı bir geçiş süreci ortaya koyuyorlar. Biz nasıl bakıyoruz?
Esad’sız bir Suriye yönetimi olması lazım. Esad’ı indirdin, yetkileri aldın, kime vereceksin? İşte geçici bir yönetim olması lazım. Bizim tutumumuz geçici yönetime Esad’ın tüm yetkilerini devretmesi ve ülkeyi yönetmemesi.
İki küresel aktör ABD ve Rusya’nın bu formülde anlaşmaları da zor görünüyor…
Eğer ikisi de bu bataklığı kurutalım diye düşünüyorsa Suriye’nin istikrarına önem veriyorlarsa bu kolay. Ama bize daha yakın rejim olsun derlerse kolay değil
Bölgede haritalar Birinci Dünya Savaşı’nda çizildi. Şimdi Suriye’ye ve bölgeye dönük yeniden haritalar çizilmesine ilişkin bir şey hissediyor musunuz?
PYD PKK ile beraber DEAŞ ile savaşmıyor ki… Kendi kantonunu oluşturmak istiyor. Şimdi siyasi çözüm olmazsa ve tüm Suriye birleştiremezsek o zaman kendiliğinden bölünme olur, zaten biz de buna karşıyız.
İki büyük askeri güç bir arenada top oynuyor. Karşı karşıya gelmesi bir üçüncü büyük savaşı başlatır mı?
Soğuk Savaş’ın esintilerini görüyoruz tabii. Ama şu anda batı ve Amerika daha sorumlu davranıyor, diplomasi yoluyla bunların aşılmasına çalışılıyor. Bizim hava sahamızı ihlal ettiler, tepkimizi koyduk, diplomatik yollarla bu sıkıntıları aşıyoruz, aşmamız da lazım. Her sıkıntı olduğu zaman bunu askeri yöntemle çözeceğiniz dediğiniz zaman o zaman üçüncü dünya savaşı çıkar. Şu anda görüyoruz ki, diplomasi ağırlık basıyor ve soğukkanlı olmak lazım.
‘Çözüm olmazsa yine halka gidilir’
Koalisyona dönük bir çözüm gelmezse…
Çavuşoğlu: Gelmezse ne yapacaksınız? O zaman halka gideceksiniz. Bizde zaten koalisyon kültürü yok. Keşke olsa. Bugüne kadar olsaydı. Koalisyon iktidarları felaketle bitmeseydi. İnşallah halkımız bu seçimde gereğini yapacak.
‘Antalya’ya altıncı üniversite kurulacak’
Diğer projeler…
Tabii sadece ulaşım tek başına yeterli değil. İnsanlar bu şehre geldiklerinde bir şeyler bulması lazım. Yazın sorun yok. Ama kış aylarında sorun var. Bu nedenle kış aylarında özellikle spor turizmini yaygınlaştırmamız lazım. Antalya’nın her yerine golf sahaları lazım. Tenis kortumuz yok. Dünyanın en prestijli tenis şampiyonalarını Antalya’ya getirmemiz lazım. Çok fazla tenis kamplarının olması lazım. Veledrom yapmamız lazım, bisiklet takımlarının gelebilmesi için.
EXPO’yu da kalıcı hale getiriyoruz, içinde 9.500 kişilik bir kongre salonu yer alacak. Ayrıca, sağlık ve eğitimi konusunda da büyük projelerimiz var. Sağlık konusunda büyük bir merkez olacak Antalya. Antalya’yı ayrıca bir eğitim merkezi yapıyoruz. Beş tane üniversitemiz var sadece, altıncı üniversiteyi Manavgat’a kuracağız, toplam 10 tane üniversite olsun diyoruz. Buraya gelecek öğrencilerin bir kısmı yapancı olsun istiyoruz. Çünkü bir öğrenci 30 turiste bedel. Bir de bilim ve teknoloji kenti kuruyoruz. Yeni bir şehir. 20 bin kişinin iş bulduğu bir merkez. Tohumculuktan, fideciliğe, teknolojiden savunma sanayiye kadar üretimin de yapılabileceği bir bilim ve teknoloji şehri. Çalışmalarımızı başlattık. Kalkınmış bir Antalya istiyoruz.
Çavuşoğlu, Antalya’nın 6. üniversitesinin Manavgat’ta kurulacağını söyledi.
3. havalimanı ve hızlı tren
Antalya’ya dönük maliyeti yüksek büyük projeler öngörüyorsunuz. Özellikle ulaşım konusundaki projeler. Üçüncü havalimanı, yüksek hızlı tren hatları, yeni otoyollar…
Antalya’mızın kolay ulaşılan ve kendi içinde ulaşımı rahat olan bir şehir olmasını istiyoruz. Bazı mesafeler kat ettik. Şimdi bunları genişletmek istiyoruz. Antalya-Alanya otoyolu başta olmak üzere. Tabii Antalya’nın Anadolu’ya açılan yollarının da çok iyi olması lazım ki her yerden insanlar gelsin, turizm ve ticaret canlansın. Konya’dan gelen yola 14.3 kilometrelik tünel ihalesi yaptık. Orayı da duble yapıyoruz. Yine Afyon’a otoban. Alanya’dan gelecek olan otobanın devamı olacak.
Burdur-Afyon’a kadar gidiyor. Oradan da diğer otoyollara bağlanıyor. Ayrıca tren yollarıyla da ulaşımı açmamız lazım. Çünkü bugün artık raylı ulaşım çok önemli. Antalya’ya bir yandan Burdur, Isparta, Eskişehir üzerinden İstanbul’a, diğer tarafından Konya, Kapadokya üzerinden Kayseri’ye hızlı tren sistemi… Hem yük hem insan taşımacılığı bakımından bu yüksek hızlı treni getirmemiz gerekiyor.
Atatürk 1933 yılında tren gitmesi için Antalya’yı programa almış. Bu, rahmetli Menderes’in CHP üyesi iken Antalya’ya gelip yazdığı raporda da var. Ama 1948 yılında ABD’den gelen uzmanlar demişler ki, Burdur’a kadar gelmesi kâfi. Antalya’ya kadar karayoluyla devam edin! Neticede, Atatürk’ün 1933’te koyduğu hedefleri biz Antalya’da gerçekleştiriyoruz.
‘Millet tek başına iktidar istiyor’
1 Kasım’dan ne bekliyorsunuz. 7 Haziran benzeri bir sonuç ortaya çıkabilir mi?
1 Kasım’ı, 7 Haziran’a göre daha iyi görüyoruz. Tabii halkımız karar verecek. Ama biz arazide milletimizin teveccühünü görüyoruz. Milletimiz belirsizlik istemiyor, istikrarsızlık istemiyor, tek başına iktidar istiyor.
Tek başına iktidar çıkmazsa, koalisyon gündeme gelirse Ak Parti kendini hangi partiye daha yakın hissediyor?
Bu HDP ile yapmamız söz konusu değildir. Terörün gölgesinde olan bir partiyle müzakere bile yapmayız. Türkiye’yi selamete götürecek her partiyle görüşmeler yaparız. Ama gördük ki, CHP ile de çok ciddi görüş ayrılığımız var. Koalisyonu sürdüremeyecek kadar ciddi görüş ayrılığımız var. O zaman da koalisyon kurmanın bir anlamı yok. Bu bir kapris değil ki. Dikkat ettiyseniz iki parti de birbirine karşı saygılı davrandı. Müzakere sonrasında da, öncesinde de. Ama niye olmadığını her parti kendi görüş açısından anlattı. Ama olmadı. MHP’ye bakın. Onlar her şeye hayır dedi. Ona hayır, buna hayır, görüşmeye bile hayır. Neyi görüşeceksiniz, neyi müzakere edeceksiniz. İlk günden kapattı.
Biz yine samimi gayret sarf ederiz. Ama tüm bu tablo gösterdi ki Türkiye’nin tek parti iktidarına ihtiyacı var, istikrar ve güven için. Bu bir şantaj değil. Milletimiz koalisyon kurun dedi, gerekli mesajı aldık dedik ama çaba sarf ettik, olmadı. Olmazsa yine tekrar şeye gideriz. Bizim biran evvel yola devam etmemiz lazım. Vatandaş da böyle söylüyor. Dört ayda bir günlük boşluk bile bırakmadık. Ekonomik göstergelerimizi sağlam tuttuk, 14 yıllık ekonomi politikalarımızdan dolayı. Ama bu belirsizlik devam ederse böyle gidecek diye bir şey yok. O yüzden hep keseden, sermayeden yiyemeyiz. Temennimiz tek başına iktidardır ama sonuçta kararı milletimiz verecek. Biz sorumluluk içinde davranırız, milletimize kızamayız, hakaret edemeyiz, emrini yerine getirmek için sorumluluk içinde davranırız. Çünkü bizim sorumluluğum var, ötekiler gibi boş laflarla idare edemeyiz. Böyle bir hakkımız, lüksümüz yok.
Milliyet
Bir yanıt bırakın